Translate

12 Ocak 2009 Pazartesi

GAZZE’DE ÇÖKEN TÜRK DIŞ POLİTİKASIDIR

Gürkan BİÇEN




Uri Avnery, “Kim Korkar İran Bombasından” başlıklı yazısında, “Lübnan’da iflas eden askeri yöneticiler büyük bir çaba ile yeni bir korku yaratmaya çalışıyorlar: Gazze Şeridi’ndeki Hamas. Şimdi, burada biz doğrudan doğruya ve korkunç bir tehlikeye sahibiz. Tonlarca nizami patlayıcı tünellerden geliyor. Her saniye Hamas modern anti tank silahlarıyla ve yine uçaksavar silahlarıyla techizatlanacak. Hamas yer altı istihkamları yapıyor. Bu korkunç değil midir? Medyadaki askeri ve politik papağanlar tümüyle harekete geçiriliyor. Bütün medya papağanlığı kan dondurucu mesajı tekrarlıyor sabah, öğlen ve akşam: Gazze ikinci Güney Lübnan oluyor! Bazı şeyler bitmek zorunda! Bekleyemeyiz! Ordu Gazze Şeridi’ne girmek, işgal etmek zorunda, en azından bir kısmını! Ama halk bunu ciddiye almıyor. Düşman geri püskürtmeye muktedir olmadığında korku yaratmak zordur. Bizim uçaklarımız, tanklarımız ve cesur gençlerimiz orada engelsiz öldürüyor. Öyle ise oradaki korku nedir?” diyordu[1], yaklaşık iki yıl evvel.

Filistin Direnişi’nin Hizbullah benzeri bir başarıyı gösteriyor olması Temmuz 2006’daki Hizbullah – İsrail Savaşı’nın Uri Avnery’nin tahminin ötesinde bir değişime yol açtığını ortaya koyuyor. Siyonistlerin uçakları siviller üzerine hala ölüm kusabilse de Siyonist askerlerin cesareti İsrailli kadınların gözyaşları arasında yok oluyor. Askeri güçler arasındaki kıyas kabul etmez farka rağmen acı her ikisine de dokunuyor.

Filistin Direnişi’nin hesapları alt üst eden sebatı ve hazırlığı karşısında askeri ve siyasi hedeflerini açıkça ortaya koyamayan ve açıklananları da halen gerçekleştiremeyen İsrail’in –yaygın kullanımın aksine o bir devlet değildir- bunca katliama rağmen kendini rahat hissetmesinin tek sebebi Batı Dünyası’nın açık ve örtülü desteğini almış olması değildir, elbette. İsrail’i katliamlarında böylesine özgür kılan şey Müslüman Dünya’nın kendine bakış açısıyla da ilgilidir. Türkiye örneğinden ilerleyecek olursak, Müslüman Dünya’nın ‘ben merkez’li bir eksende hareket ettiğini, tüm tanımlamaların bu merkeze göre şekillendirildiğini söyleyebiliriz.[2]

Ak Parti hükümeti ile dış politikada gözle görülür bir açılım yapma yoluna giren Türkiye, hayaller ile gerçekler arasındaki çizginin belirleyicisinin de kendisi olduğu zehabına kapılmıştır.[3] Ne var ki, Türkiye’nin bunu doğrulayacak bir donanıma sahip olmadığı son derece açıktır. Türkiye, her alanda Batı’ya olan bağımlılığı, ülkesi içinde çözüme kavuşturamadığı birçok meselesi, tüketime dayalı büyüme endeksi ile şişirilmiş ekonomisi, genç ve fakat eğitimsiz nüfusu, somut bir ideal etrafında kenetlenmemiş halkı ile her açıdan ilginç bir tablo çiziyor.[4] Türkiye’nin bu resmi, gönül öyle olmasını istese de, onu bölgesel bir karar merkezi olarak takdim etmemizi şüpheli kılıyor.

Türkiye, üst düzey yöneticilerinin, küreselleşmenin ‘ideolojiler çağının sonu’[5] olduğunu ilan edişinin sıcaklığı soğumadan, ‘Jewish State’in[6] ‘saygısızlığı’[7] ile yüzleşiyor. Hâlbuki Türkiye, İsrail’in bu tavrından çok daha evvel, ideolojiler çağının sona ermediği, bölgemizdeki ülkelerin de, dünyanın birçok ülkesinin de ideolojik yapılanmalarla ayakta durduğu gerçeğiyle yüzleşmeliydi. Kuvvetle muhtemel iç politikaya yönelik bir söylemin genelleştirilmesi ile ulaşılan bu nokta Türkiye’nin ‘kazan – kazan’ şeklinde özetlenen köylü kurnazlığının bir neticesi olmalı.[8]

Türkiye, halkın meydanlara yansıyan öfkesinin sonuçsuz çabalara dönüştürülmesine ve böylelikle, gerçek anlamda yapılması gerekenler yapılmadan, çözümün imkânsızlaştırılmasına yol açacak bir dönemi yaşıyor. Siyasal erkin idarecilerinin kişisel samimiyetlerini tartışmadan diyebiliriz ki, meydanlarda görülen halk iradesinin ‘insani yardım’[9] ve ‘ekonomik boykot’[10] seçenekleri arasına sıkıştırılması, Filistin halkının en önemli ihtiyacı olan ‘siyasi destek’in gündeme alınmaması yapılanları anlamsız kılıyor.[11]

Türkiye, varoluş felsefesinin temeline Kudüs gerçekliğini koyan politikasının sonuna 1908’de gelmişti.[12] Abdulhamit’in hallinden bu yana ülke, müsebbipleri ayrı bir konu olmak üzere, tüm siyasi kararlarını ‘ben merkezli’ bir tercihler silsilesine dönüştürmüş ve bu merkezin –çok zaman kısa vadeli- menfaatlerine göre bir halklar tablosu çizmiştir. Türkiye’deki hükümetlerin değişmesine bağlı olmaksızın bu politika devam eder haldedir. Ak Parti hükümeti de bu temel politikanın dışında değildir.

‘Kazan – kazan’ politikasının takipçileri, Filistin halkının istediği siyasi desteği sunmaksızın, bu uğurda bir bedel ödemeye yanaşmaksızın, direnenlerin ödedikleri bedel üzerinden bir kazanca ulaşacaklarını sanıyorlarsa yanılıyordurlar. Zira böyle bir dünya yok. Kendini merkezde sananlar içi boş laflarla, diplomatik turlarla, mekik diplomasisiyle –her ne demekse- insanları gerçekten merkezde olduklarına inandıracaklarını düşünüyorlarsa bu da boş bir hayaldir. Hayır, diyorsanız, Şallah’ı dinleyin ve Filistin Direnişi’nin nereyi merkeze koyduğunu anlayın:

“İmam Hamenei’ye söz veriyoruz, tıpkı Lübnan Direnişi gibi biz de Gazze’de zafer kazanacağız.”[13]



[1] http://www.yakindoguhaber.com/haber_detay.php?haber_id=1769

[2] http://yenisafak.com.tr/Roportaj/?t=14.04.2008&i=111294
http://www.asam.org.tr/temp/temp815.pdf
http://www.ntvmsnbc.com/news/377068.asp

[3] http://www.dunyabulteni.net/author_article_detail.php?id=8493
http://www.dunyabulteni.net/author_article_detail.php?id=8529
http://www.dunyabulteni.net/author_article_detail.php?id=6740

[4] http://yenisafak.com.tr/arsiv/2005/aralik/13/ykaplan.html
http://www.turksolu.org/33/manisali33.htm

[5] http://www.yenibursa.com/Erdogan_Dunyada_ideolojiler_bitti_323.html
http://yenisafak.com.tr/arsiv/2004/ocak/30/p02.html

[6] http://tercumeler.blogspot.com/2008/05/washingtonun-israilin-douu-hakkndaki.html

[7] http://yenisafak.com.tr/Dunya/?t=28.12.2008&i=158927

[8] http://www.tobb.org.tr/haber_arsiv2.php?haberid=1658

[9] http://ihh.org.tr/Haber_Manset_Ayrintilar.160+M548e3762c4b.0.html
http://www.kizilay.org.tr/kurumsal/haber.php?t=-Haberler-Filistin.Buyukelcisi.Maruf.tan.Turkiye.ye.ve.Kizilay.a.Tesekkur

[10] http://www.tuketiciler.org/?com=news.read&ID=2542

[11] http://turkish.irib.ir/index.php?option=com_content&task=view&id=32918&Itemid=79

[12] http://arsiv.zaman.com.tr/2002/04/16/yazarlar/mustafaarmagan.htm

[13] http://www.yakindoguhaber.com/haber_detay.php?haber_id=6013
http://turkish.irib.ir/index.php?option=com_content&task=view&id=32509&Itemid=79

Hiç yorum yok: