Gürkan BİÇEN
“Her şey vatan için” sloganı eşliğinde içtima alanından ayrılan bölüğümüzün çavuşuna kantinde Coca Cola’dan başka kolalı içecek olmadığını bu sebeple bizim “Coca Cola soğuk için” sloganını da kullanmamız gerektiğini anlattığım dönemde Cola Turka’nın piyasada olup olmadığını hatırlamıyorum.
İHH’nın 22 – 23 Mayıs 2009 tarihleri arasında düzenlediği Filistin Konferansının sonuç bildirgesini okuduğumda Müslümanlara teklif edilen boykot şeklinin bizi sonuca ulaştırmaktan uzak olduğunu düşünmeden edemedim. Habere göre, “Filistin Sivil Dayanışma Konferansı’nın sonuç bildirgesinde İsrail ve Amerikan mallarına etkin boykot kararı” çıkmıştı. “7 Haziran 2009 tarihinden itibaren ‘Hepimiz Filistinliyiz’ adlı bir kampanya başlatılacağı, İsrail mallarının ve İsrail’e destek veren ülke mallarının etkin bir şekilde boykot edileceği” açıklanmıştı. Haberin satır aralarında yer alan, “İsrail ürünlerinin yanı sıra İsrail’e yardım eden ülkelerin malları da etkin bir şekilde boykot edilecek. Boykot edilecek ürünlerin listesi hazırlanacak. Şimdiye kadar zayıf kalan boykot bundan sonra daha etkin olacak. Bu malların neden boykot edilmesi gerektiği herkese anlatılacak.” ifadesinden de anlaşılacağı üzere boykot fikri/seçeneği bu konferans ile ortaya atılmış bir husus değildi ve bugüne kadar ciddi anlamda bir işe de yaramamıştı. Sonuç bildirgesinde açıklanan yolun izlenmesi halinde, ki zaten şu ana kadar izlenen bu yoldur, boykot seçeneğinin işe yaramasının mümkün olmadığını düşünüyorum.
Her şeyden evvel, boykotun temelini, İsrail hariç, ürünlerin üretim yerleri olarak belirleyen bir kampanya, birçok tüketim maddesini ithal eden veya patent hakkı ödeyerek üreten Türkiye gibi bir ülke için tüketici tercihlerinin yönlendirilmesinde başarısız olmayı baştan kabul etmekten başka bir anlama gelmeyecektir. Zira Filistin’e yönelik saldırının gayrı resmi bir Nato saldırısı olduğu gerçeği karşısında konferansın sonuç bildirgesini hazırlayanların hemen orada cep telefonlarını, dolma kalemlerini, dizüstü bilgisayarlarını, sigara paketlerini bırakmaları gerekiyordu. Buna 7 hazirandan sonra da şahit olmayacağız…
Nasıl bir boykot?
Batı Dünyası’nın tahkir edici dilinin sembollerine karşı yürütülecek bir boykot bizim için ilk adım olmalıdır. Emperyalist simgelerle mücadele ile başlamayan, tüm ürünlere yönelecek bir boykot kendisine makul bir düşünce ve vicdan alanı bulamayacağından başarılı olamayacaktır. Halbuki, mücahedenin her an önümüze çıkan az sayıda sembolik ürün ile başlatılması, bu ürünlerin kullanılmamasının emperyalizm ile mücadele eden tüm direniş hareketlerinin / hatlarının Batı Dünyası’na vereceği doğrudan bir cevap olacağının anlatılması, bunun için dini ve siyasi argümanların oluşturulması daha kısa sürede daha ciddi sonuçlar sağlayacaktır. Çok geniş bir cephede, tüketici tercihlerinin karşı karşıya kaldığı onlarca faktör ile baş etmeye çalışarak bir boykot yürütmek, insanlara mazeret alanları açmak demektir.
Soru basittir: Emperyalist simgeler hangileridir? Komünist blok çözüldüğünde Batı medyası gururla ilan etmişti; “Coca Cola Moskova’da”, “Mc Donalds Pekin’de”, “Marllboro Berlin’de”. Komünist bloğun emperyalizme karşı yürüttüğünü varsaydığımız mücadelenin yenilgi ile sonuçlanması, bizim ise emperyalist simgeleri başından beri kullanıyor oluşumuz, direnişin boykot ile tecessüm edecek yüzünü de bu ürünlere çevirmemizi zorunlu kılmaktadır.
Bunlar, muadili olan ve keyif tüketimi olarak telakki edebileceğimiz sınıftan ürünler olması hasebiyle boykota en elverişli ürünlerdir. İnsanlardan onlarca kalem malı almamalarını değil, bu ürünler pazar paylarını kaybedene, marketlerden, bayilerden, lokantalardan tercih edilmemeleri sebebiyle kaldırılana kadar, birkaç kalem malı almamalarını istemeliyiz.
Boykotun meşruiyeti
Her fiilimizde olduğu gibi boykota ilişkin kararımızda da boykotun fıkhi temelini söz sahibi ulemaya sormalı ve bu hususta alınacak fetvayı yaygınlaştırmalıyız. “Müslüman ülkelerin kaynaklarını haksız yere kullanan ve Filistin konusunda işgalcinin yanında yer alan gayrı Müslim ülkelerin simge haline gelmiş mallarını kullanmamak Müslümanların dayanışmasını sergilemek ve haksızlık yapanları ekonomik olarak zayıflatmak için farz ve bu mamulleri kullanmak haram mıdır ?” şeklinde formüle edilebilecek bir soru ülkemizde söz sahibi olan ulemaya yöneltilmelidir. Onlar da bu husustaki sorumluluklarına sahip çıkmaya davet edilmeli, takipçileri üzerindeki nüfuzlarını kullanmaları sağlanmalıdır.
Bu mücahedenin ne kadar zaman alacağının hiçbir önemi yoktur. Önemli olan sınırlı sayıda ürüne ilişkin de olsa, uygulanabilir bir boykotun varlığıdır ve bu gerçekleştirilmesi mümkün bir yoldur.
Ümit ediyorum ki, kışlalarımızda “Her şey vatan için” sloganı atılırken aklına, “Coca Cola soğuk için” demek düşen kimsenin kalmayacağı günler de gelecektir.
İHH’nın 22 – 23 Mayıs 2009 tarihleri arasında düzenlediği Filistin Konferansının sonuç bildirgesini okuduğumda Müslümanlara teklif edilen boykot şeklinin bizi sonuca ulaştırmaktan uzak olduğunu düşünmeden edemedim. Habere göre, “Filistin Sivil Dayanışma Konferansı’nın sonuç bildirgesinde İsrail ve Amerikan mallarına etkin boykot kararı” çıkmıştı. “7 Haziran 2009 tarihinden itibaren ‘Hepimiz Filistinliyiz’ adlı bir kampanya başlatılacağı, İsrail mallarının ve İsrail’e destek veren ülke mallarının etkin bir şekilde boykot edileceği” açıklanmıştı. Haberin satır aralarında yer alan, “İsrail ürünlerinin yanı sıra İsrail’e yardım eden ülkelerin malları da etkin bir şekilde boykot edilecek. Boykot edilecek ürünlerin listesi hazırlanacak. Şimdiye kadar zayıf kalan boykot bundan sonra daha etkin olacak. Bu malların neden boykot edilmesi gerektiği herkese anlatılacak.” ifadesinden de anlaşılacağı üzere boykot fikri/seçeneği bu konferans ile ortaya atılmış bir husus değildi ve bugüne kadar ciddi anlamda bir işe de yaramamıştı. Sonuç bildirgesinde açıklanan yolun izlenmesi halinde, ki zaten şu ana kadar izlenen bu yoldur, boykot seçeneğinin işe yaramasının mümkün olmadığını düşünüyorum.
Her şeyden evvel, boykotun temelini, İsrail hariç, ürünlerin üretim yerleri olarak belirleyen bir kampanya, birçok tüketim maddesini ithal eden veya patent hakkı ödeyerek üreten Türkiye gibi bir ülke için tüketici tercihlerinin yönlendirilmesinde başarısız olmayı baştan kabul etmekten başka bir anlama gelmeyecektir. Zira Filistin’e yönelik saldırının gayrı resmi bir Nato saldırısı olduğu gerçeği karşısında konferansın sonuç bildirgesini hazırlayanların hemen orada cep telefonlarını, dolma kalemlerini, dizüstü bilgisayarlarını, sigara paketlerini bırakmaları gerekiyordu. Buna 7 hazirandan sonra da şahit olmayacağız…
Nasıl bir boykot?
Batı Dünyası’nın tahkir edici dilinin sembollerine karşı yürütülecek bir boykot bizim için ilk adım olmalıdır. Emperyalist simgelerle mücadele ile başlamayan, tüm ürünlere yönelecek bir boykot kendisine makul bir düşünce ve vicdan alanı bulamayacağından başarılı olamayacaktır. Halbuki, mücahedenin her an önümüze çıkan az sayıda sembolik ürün ile başlatılması, bu ürünlerin kullanılmamasının emperyalizm ile mücadele eden tüm direniş hareketlerinin / hatlarının Batı Dünyası’na vereceği doğrudan bir cevap olacağının anlatılması, bunun için dini ve siyasi argümanların oluşturulması daha kısa sürede daha ciddi sonuçlar sağlayacaktır. Çok geniş bir cephede, tüketici tercihlerinin karşı karşıya kaldığı onlarca faktör ile baş etmeye çalışarak bir boykot yürütmek, insanlara mazeret alanları açmak demektir.
Soru basittir: Emperyalist simgeler hangileridir? Komünist blok çözüldüğünde Batı medyası gururla ilan etmişti; “Coca Cola Moskova’da”, “Mc Donalds Pekin’de”, “Marllboro Berlin’de”. Komünist bloğun emperyalizme karşı yürüttüğünü varsaydığımız mücadelenin yenilgi ile sonuçlanması, bizim ise emperyalist simgeleri başından beri kullanıyor oluşumuz, direnişin boykot ile tecessüm edecek yüzünü de bu ürünlere çevirmemizi zorunlu kılmaktadır.
Bunlar, muadili olan ve keyif tüketimi olarak telakki edebileceğimiz sınıftan ürünler olması hasebiyle boykota en elverişli ürünlerdir. İnsanlardan onlarca kalem malı almamalarını değil, bu ürünler pazar paylarını kaybedene, marketlerden, bayilerden, lokantalardan tercih edilmemeleri sebebiyle kaldırılana kadar, birkaç kalem malı almamalarını istemeliyiz.
Boykotun meşruiyeti
Her fiilimizde olduğu gibi boykota ilişkin kararımızda da boykotun fıkhi temelini söz sahibi ulemaya sormalı ve bu hususta alınacak fetvayı yaygınlaştırmalıyız. “Müslüman ülkelerin kaynaklarını haksız yere kullanan ve Filistin konusunda işgalcinin yanında yer alan gayrı Müslim ülkelerin simge haline gelmiş mallarını kullanmamak Müslümanların dayanışmasını sergilemek ve haksızlık yapanları ekonomik olarak zayıflatmak için farz ve bu mamulleri kullanmak haram mıdır ?” şeklinde formüle edilebilecek bir soru ülkemizde söz sahibi olan ulemaya yöneltilmelidir. Onlar da bu husustaki sorumluluklarına sahip çıkmaya davet edilmeli, takipçileri üzerindeki nüfuzlarını kullanmaları sağlanmalıdır.
Bu mücahedenin ne kadar zaman alacağının hiçbir önemi yoktur. Önemli olan sınırlı sayıda ürüne ilişkin de olsa, uygulanabilir bir boykotun varlığıdır ve bu gerçekleştirilmesi mümkün bir yoldur.
Ümit ediyorum ki, kışlalarımızda “Her şey vatan için” sloganı atılırken aklına, “Coca Cola soğuk için” demek düşen kimsenin kalmayacağı günler de gelecektir.
2 yorum:
ben boykotun dogru olmadığını düşünenlerdenim acıkcası. boykotun ulkemizde uygulanması hiçbir çözüm getirmeyeceği gibi, yaşanacakları da engellemeyecektir. ülkemizde üretim gucumuz yuksek olmadığı için malesef kapanacak her fabrika hayati önem taşıyo bence.
Şahsen 1995 yılından Gandi'nin otobiyografisinde bir kongrede "yabancı mallarını boykot" kararı alınması yönünde yapılan baskıyı kırışı ve böyle bir kararın çıkışını engelleyişini ve buna sebep olarak da "ogün üzerinde ingiliz kumaşı olmayan hiç kimse yoktu ve bu karar da daha öncekiler gibi ölü doğmuş bir karar olacaktı" sözü ve daha sonra hayatını iyice basitleştirip kendi eğirdiği iplik ile dokuduğu kumaştan "doti" (bir çeşit peştemal) yapıp sonrada bugün ingiliz mallarından öyle bir ateş yakın ki ta Londradan görünsün dediğini okuduğum günden bu yana Coca Cola başta olmak üzere batı kapitalizminin sembolü olarak gödüğüm şeylerden uzak durmaya gayret ediyorum.
Ama bence asıl yapmamız gereken kapitalizmin yaşamak için bunlara muhtaçsın propagandasıyla insan zihnine zorla soktuğu anlayışı kırmamız gerekir.
Yoksa o alan onların gayet iyi bildiği ve at oynattıkları bir alandır.
Yorum Gönder