Türkiye gündemine oturan AKP – “CIAmat” kavgası neticesi ifşa olunan telefon dinleme
belgelerinden anlaşılan o ki, Suriye’yi Direniş Ekseni’nden silah zoruyla
koparma senaryosu sahneye konulduğu andan itibaren, Türkiye’nin bu senaryodaki
rolüne itiraz etmesi neredeyse kesin olan yazar- çizer kadrosunun telefon
görüşmeleri bir örgüt soruşturması kılıfıyla takibe alınmıştı. Kuvvetle
muhtemel o dönemde, hem Suriye meselesinin uzamayacağı hem de dinlenilen
kişilerin ana akım medyadaki etkisinin sınırlı olduğu kanaatiyle bu insanlara
yönelik bir gözaltı furyası gerçekleştirilmedi ve fakat fırsattan istifade
edilerek dinleme halkası olabildiğince genişletildi. Adli nitelikli bu
dinlemelere kamuoyu Erdoğan ile “CIAmat” arasında kopan fırtına sayesinde vakıf
oldu. Aynı gün bir başka kasırga daha patladı ve Erdoğan ile oğlu Bilal’e
atfedilen, Erdoğan’ın kaynağı meçhul bir servetin sahibi olduğunu ima eden ses
kayıtları yayımlandı. Beklenildiği gibi konuşmalar yalanlanarak, bu kaydın
montaj olduğu ileri sürüldü.
Erdoğan’a atfedilen ses kayıtlarının doğru olup olmadığı çok
da önemli değil. Erdoğan’ın kaynağı belli olmayan bir servetin sahibi olup
olmadığı ile ilgilenmiyorum zira son on yıl içinde, herkesin gözü önünde, kamu
kaynaklarını sömürerek vücut bulan bir kesimin varlığını inkâr etmek mümkün
değil. Bu kesim ani ve sebepsiz zenginleşmenin kaynağını açıklama ihtiyacı
duyuyor mu ki, Erdoğan duysun? Dışarıdan alınan borçlarla yaptırılan
müteahhitlik hizmetlerinin sırf komisyonunun milyarlarca doları bulduğu ve
bunun nasıl paylaşıldığının bilindiği bir zeminde sesin taklidi de montajı da
gerçek etkisi yaratır. Bu böyledir. Bunu örtmenin yolu ise yozlaşmanın
yaygınlaştırılmasıdır.
Bizi ilgilendiren açıklama ise kısa bir süre sonra
Erdoğan’dan geldi: “Devletin kriptolu telefonunu bile oradan dinliyorlar.”
Erdoğan’ın bu açıklamasını takiben ana akım medyanın kalemşorlarının her biri
bir kripto uzmanı olup dinlemelerin nasıl yapıldığını izaha koyuldular. Onlara göre,
Erdoğan’ın dediği gibi, TÜBİTAK’ta CIAmat’a mensup bir köstebek olmadığı
müddetçe bu konuşmaların şifreleri kırılamazdı. Bunun için yüzlerce
bilgisayarın yıllarca çalışması gerekirdi. Erdoğan’ın açıklaması Davutoğlu’nu
çok etkilemiş olmalı ki, o da kısa bir süre evvel, önemli meseleleri artık
telefonda konuşmadıklarını, bizzat gidip görüştüğünü, paralel yapının,
kendisinin Suriye meselesi ile ilgili konuşmalarını dış mihraklara servis etmiş
olma ihtimalinin bulunduğunu dile getirdi.
Erdoğan ve Davutoğlu şaşkınlıklarını izhar ede dursunlar, biz
biraz geriye dönelim. Hizbullah’ın 2006 Temmuz Savaşı’nda Siyonist rejimi
mağlup etmesi konunun birçok açıdan ele alınmasına yol açtı. Gerek Siyonistler
gerekse Batı Dünyası bu konuda birçok rapor hazırladı. Bu raporların açığa
çıkardığı noktalardan birisi de, Hizbullah’a ait iletişim hattıydı. Hizbullah, kendine ait bir hat kullanıyordu
ve bu hat telli iletişim esasına dayanıyordu. Böylelikle Hizbullah, iletişime
sızma ihtimalini en aza indirmiş oluyordu. Hizbullah’ın iletişim hattını devre
dışı bırakma çabasının akamete uğratıldığı 2008 yılında yaptığı bir basın
açıklamasında Nasrallah, “Muhabere silahı dediğimiz
haberleşme meselesi herhangi bir askeri operasyonda başarı sağlanması ve
idarenin kusursuz yapılabilmesi için hayati öneme sahiptir ayrıca komuta
kademesinin en önemli silahıdır. (…) Telsiz
iletişimin bazı sorunları vardır. Mesela eğer dinlenilmek istenirse, size şu
kadarını söylemek isterim ki dünyada ve Lübnan'da kırılmayacak ya da
çözülmeyecek cep telefon şifresi veya dinlenilemeyecek cep telefonu yoktur.”,
diyordu.
Bugün Nasrallah bir
kez daha haklı çıktı. Başta Amerika olmak üzere, Batı Dünyası’nın teknolojik
altyapısına dayalı bir güvenlik sistemi oluşturmayı makul bulanlar ceplerine
konulmuş casuslarla dinlendiler. Bu dinlemelerin gerçekleştirilmesi için
TÜBİTAK’ta bir köstebeğe ihtiyaç yok. Siz Büyük Şeytan’ı dikkatlerden
kaçırmaya, meseleyi CIAmat’ın bir veya birkaç üyesine yıkmaya çalışsanız da,
muhtemelen hakikat öyle değil. Sizin kriptolu telefonlarınızı dinleyenleri,
“Sizi ülkemizde tutmaya mecbur değiliz!”, diyerek efelendiklerinizden başkası arasında
aramayın.
Erdoğan’ın bu
sarmaldan çıkması zor görünüyor zira onu iktidara taşıyan partnerleri ülkenin
her noktasına nüfuz ettikleri bu on yılın sonunda Erdoğan’ın miadını
doldurduğunu düşünüyor. Erdoğan ve çevresi ikbal basamaklarını inerken, bir
zamanlar şeytanlaştırdıkları Nasrallah’ın yoluna devam ettiğini görüyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder