Translate

14 Ekim 2010 Perşembe

Üç Küçük Çocuk

Gürkan BİÇEN



Bilgisayarımın masaüstünde yer alan siyah beyaz bir fotoğrafı görenler merakla soruyorlar: “Bunlar kim?” Fotoğrafta biri elini diğerinin omzuna atmış ve üçüncüsü bir adım ötede duran üç çocuk yer alıyor. Üzerlerindeki kıyafetler bir örnek. Kuvvetle muhtemel bir bayram arifesinde, hep birlikte gidilen pazaryerinden satın alınan yeni elbiselerle çekilmiş bir fotoğraf. Burası bir stüdyo değil, arkada akan bir hayat var. Çocukların ikisi objektife bakarken diğeri sanki ufku tarassut ediyor. Selam olsun bu çocuklara… “Doğdukları, öldükleri ve yeniden haşr olunacakları güne selam olsun”

Türkiye’den bir grup Lübnan’ı ziyaret etmiş ve bu sırada Şehit İmad Mugniye’nin ailesini ziyareti de ihmal etmemiş. Hizbullah’ın gözbebeği “Hacı İmad”ın anne ve babasının hayır dualarına mazhar olan bu grup, yıllar evvel çekilmiş bir fotoğrafın da şahitliğini yapmışlar. İşte, masaüstüne aldığım bu fotoğraf Allah’a verdikleri söze sadık kalan üç “insan”ın, İmad, Fuad ve Cihad’ın çocukluk fotoğrafları… (http://www.velfecr.com/imad-mugniye-nin-annesinin-verdigi-buyuk-ders-foto-3304-haberi.html)

Hasan Nasrallah, anılarını zikrettiği bir konuşmasında, “Seyyid Hadi’nin şahadetinden evvel şehit ailelerinin yüzüne bakamıyordum. Allah bana lütfetti ve beni onlarla bir kıldı” diyordu. Gerçekten, Nasrallah oğlu Hadi’nin şahadetini öğrendikten sonra yaptığı ilk konuşmada,        “Şehit Hadi’ nin şahadeti, Hizbullah’ın liderlik kadrosunda bulunan bizlerin de yavrularımızı geleceğe saklamadığımızın en açık ifadesidir. Bizler evlatlarımız cepheye giderken onlarla iftihar ederiz. Şehit düştükleri zaman da başlarımızı onlarla dik tutarız. ” demişti. Biz, Hizbullah’ın bir evvelki lideri, şehitlerin baş tacı Seyyid Abbas Musavi’nin de eşi ve çocuğu ile birlikte şahadete ulaştığını biliyoruz.

Siyonist işgale karşı süresiz ve kesintisiz savaş doktrini ile mücadele eden Direniş’in gerek Lübnan gerekse Filistin kollarının Müslüman Dünya’ya hatırlattığı temel öğelerden birisidir, aile efradını mücadelenin en sıcak yerine dâhil edebilme kabiliyeti ve zorunluluğu. Bu, Allah resulünün yatağına uzanmaktan imtina etmeyen Hz.Ali’nin sergilediği şecaat ve sadakatten beri böyle olmuştur. Sadıklar aileleri için ayrı bir gelecek planlamamış, Direniş’i tek başına halkın omuzlarında yükselmesi gereken bir tercih olarak görmemişlerdir. Musavi’nin ve Nasrallah’ın,  bu örnekliğini, Şeyh Nizar Reyyan’da ve Said Muhammed Siyam’da da görmekteyiz. Onlar da diğerleri gibi ailelerinden fertlerle birlikte şehitler arasına katılmışlardır.

Direniş’in kendi ailelerini hesabın dışına çıkarmayan yaklaşımı sıradan insanları tarihin öznesi haline getirmiş, diğer ülkelerdeki Müslüman hareketlerin hilafına halkın kendisini hareketin yönetimine hâkim kılmıştır. Bu haliyle Direniş, Müslüman Dünya’ya, en azından mukavemet bölgelerine, siyasi bir model sunma imkânına da ulaşmıştır. Direniş’in izlediği yol sayesinde biz siyah beyaz bir fotoğrafta yer alan üç çocuğun dünya tarihine geçecek gelişmelerin içerisinde yer almalarına ve bunlardan birisinin, İmad’ın, tarihin akışını değiştirecek bir başarının mimarlarından birisi olmasına şahitlik ediyoruz.


Direniş’in siyasi metodundan Türkiyeli Müslümanların, hassaten siyasetle iştigal edenlerin çıkarmaları gereken temel bir ders olduğu açık: Çocuklarımız için mücadeleden ayrı bir gelecek planlayıp onları halkın arasından koparmamak. Cemaatlerin ve partilerin başına tepeden inme bir şekilde gelen şeyh ve lider çocuklarının mebzul miktarda bulunduğu bir ülkede, bilmiyorum, Direniş örneğine bakarak, siyah beyaz bir fotoğrafı hasretle öpüp ziyaretçilerine gösterecek Müslümanlar çıkacak mı?