Translate

10 Şubat 2016 Çarşamba

Çipras Tahran’dayken Rama Uykuda mı?

Gürkan BİÇEN

İran ile Yunanistan’ın tarihinin uzun süre birlikte aktığı malumdur ama yine de bu eksik bir anlatımdır. Tarihin bir döneminde İran ile sadece Yunanlılar değil, Balkan halklarının başka kesimlerinin de bir şekilde yolu birleşmiştir. Roma’nın ve Makedonların olduğu kadar, her ikisinde üstün hizmetler veren Arnavutlar da bu birlikteliği paylaşmıştır. İran’la yüzyıllara varan savaşında Roma bugünün Arnavutlarının ataları olan İliryalı asker ve komutanlara yer vermiş, İran’da iki yüzyıl süren hâkimiyeti ile Büyük İskender’in ordusu sadece Makedonlara değil Arnavutların atalarına da dayanmıştır. Savaş ve barış dönemleri, anlaşmalar, ticaret, kültürel alışverişler ve daha birçok unsur İran ile Balkan halkları arasında bugün su yüzüne çıkmasa da derinden akan bir irtibatı sağlamıştır. Arnavutlar açısından ortak nokta sadece bu da değildir. Arnavutça ve Farsçanın aynı dil ailesinde yer alması ve hatta bu iki kavmin benzer anatomik özellikler göstermesi de söz konusudur. Buna rağmen bugün Arnavutlar ile İranlılar sanki iki ayrı gezegende yaşar gibidirler. Bu durum iki halkın tabiatlarından değil, geçici siyasi tutumlarından kaynaklanmaktadır.
1979 yılında İran İslam İnkılâbı gerçekleştiğinde Arnavutluk Enver Hoxha yönetimindedir ve İran’ın yeni rejimi ile bir problemi olmadığını ilan etmiştir. Öyle ki, Arnavutluk’un Birleşmiş Milletler’deki elçisi Abdi Baleta 1980 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurul’unda yaptığı Filistin konulu bir konuşmada tıpkı İranlılar gibi Siyonizm’i ve Siyonist İsrail rejimini ağır bir dille eleştirmiştir.
Arnavutluk’un Amerika’nın etki alanına girmesinin ardından İran ile Arnavutluk ilişkileri sıcaklığını kaybetmiş ve neredeyse donma noktasına gelmiştir. Arnavut siyasi eliti İran’dan uzak durmanın (ülkenin olmasa bile) kendi menfaatlerine daha uygun olduğunu düşünmüştür. Bu dönemde Arnavutluk Amerika’ya yaklaştıkça İran’dan uzaklaşmış, İran’a yönelik bağımsız bir politika izleme kabiliyetini kaybetmiştir. Bu durumun açık göstergeleri olduğu gibi istihbarat belgelerine yansıyan delilleri de mevcuttur. Örneğin, Amerika’nın baskısıyla Arnavutluk, uluslararası tüm platformlarda İran aleyhine tavır sergilemiştir. Yine Wikileaks belgelerinden anlaşılacağı üzere, İran ile Arnavutluk arasında yapılması öngörülen “Tahran ile Tiran arasında doğrudan uçuş”, “Öğrenci değişimi” ve “Turizm” anlaşmaları sırf dönemin Amerikan dış işleri bakanı Hillary Clinton razı olmadığı için hayata geçme imkânı bulamamıştır.
İran ile Batılı güçler arasındaki mücadele bugün için bir denge noktasına gelmiş haldedir. Batı İran’ın bölgesel gücünü kabul ederken, İran da Batı’ya ticari imkânlarının bir kısmını açma yönünde iyi niyet göstermektedir. Böyle olduğu için “Nükleer Anlaşma”nın hemen ardından Batılı devlet adamları ticari heyetler eşliğinde İran’a gelmiş ve İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani de bazı Batılı ülkeleri ziyaret ederek milyarca dolarlık anlaşmalara dair mutabakat zemini oluşturmuştur. İran’ın imkânlarından faydalanmak isteyen sadece gelişmiş Batılı devletler değildir. Bugün ekonomik kriz içinde bulunan Yunanistan da İran’ı kendisine nefes aldırabilecek bir kapı olarak görmüştür. Bu sebeple Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras hiç zaman kaybetmeksizin Tahran’ın kapısını çalmıştır.
Çipras’ın ziyareti çerçevesinde yapılan haber ve analizlerden, İran ile Yunanistan arasındaki ticari ilişkilerin geliştirilme potansiyelini öğreniyoruz. Çipras İran ile deniz taşımacılığı, enerji, turizm ve kültürel alanlar başta olmak üzere birçok alanda işbirliği yapabileceklerini dile getirmiş, bu ifadeler İran tarafınca da olumlu karşılanmıştır. Çipras Tahran’da üst düzeyde karşılanır, İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ve İran İslam İnkılâbı Rehberi Ayetullah Seyyid Ali Hamanei ile görüşürken, Çipras gibi Sosyalist bloktan gelen Arnavutluk Cumhuriyeti Başbakanı Edi Rama nerededir?
Arnavutluk ve Arnavutlar milli menfaatlerini Batılı güçlerin gölgesinde kalmaya bağlamış iseler bilinmelidir ki, bu yanlış bir yoldur. Batılıların İran ile işbirliğine yöneldiği bir dönemde bu işbirliği çabasının en ön sırasında yer alması gereken halk Arnavutlardır. Zira Arnavut halkı Balkanlardaki tüm diğerlerinden farklı olarak, kendi içinde dini harmoniyi sağlamış, ekseriyetle Müslüman bir halktır. Nüfusu ve hâkim olduğu toprakların büyüklüğü ile de Balkan bölgesinde Müslümanları temsil kapasitesine sahiptir. Arnavutluk ve Arnavutlar yaygın sufi cemaatleri yoluyla Ehli Beyt’e hürmet gösterir ve bu yönüyle İranlılar ile aynı ruhu paylaşırlar. Arnavut bölgesini gezen herkes Hz. Ali ve 12 İmam’ın tasvirlerini ve kendini Ehli Beyt’e adayan insanları görebilir. Gerek Sünni gerekse Bektaşi Arnavut şairler/ edebiyatçılar İslam, Peygamber (as) ve Ehli Beyt sevgisini aktaran son derece değerli eserler vermişlerdir ve bunlar bugün de bu halkın hafızasındaki yerini korumaktadır. Bir İranlı sadece Arnavutluk’ta değil bütün bir Arnavut bölgesinde sanki evindeymişçesine dolaşabilir. Sıcak kanlı ve misafirperver insanımız turist veya dost fark etmeksizin her bir İranlı’nın hizmetine Yunanistan veya bir başka Balkan ülkesinde bulamayacağı,  sadece Arnavut bölgesinin sahip olduğu sayısız imkânı sunabilir. Tüm bunlar Arnavutları diğerleri arasında öne çıkaran unsurların küçük bir bölümüdür. İlişkilerin seviyesi yükseldikçe bu iki halkı birbirine yaklaştıran birçok unsurun olduğu da açığa çıkacaktır. Bu yolu açacak kişilerin başında mevcut Arnavut siyasi eliti, bu cümleden olmak üzere Başbakan Edi Rama gelmektedir.
Edi Rama Arnavutluk’un yararına bir iş yapacaksa, erken davranmalı ve Tahran ile ilişkileri geliştirmenin yolunu aramalıdır. Rama buna şunları yaparak başlayabilir:
-         - Tahran’a rezidansı olan bir büyükelçi atamak. (Bugün Arnavutluk Cumhuriyeti ile İran İslam Cumhuriyeti arasındaki diplomatik ilişki Arnavutluk’un Türkiye Cumhuriyeti nezdindeki büyükelçisi eliyle sağlanmaktadır. Yani Arnavutların İran’da sabit bir elçileri yoktur.)
-        -  Tahran ile Tiran arasında doğrudan uçak seferlerini başlatmak
-         - Tahran ile Tiran arasında eğitim anlaşmaları yapmak
-          -Tahran ile Tiran arasında turizm anlaşmaları yapmak
-       -   Tahran ile Tiran arasında Adriyatik Denizi’ndeki petrol rezervlerinin araştırılması ve işletilmesine dair enerji anlaşmaları yapmak
-        -  Enerji nakil hatları söz konusu olduğunda bunun Arnavutluk üzerinden geçişini sağlayacak anlaşmalar yapmak
-         - Tüm bir Arnavut bölgesi düşünülerek, ilaç, cam, kimyasal maddeler, madencilik ve benzeri alanlarda sanayi tesisleri kurulmasına yönelik anlaşmalar yapmak
-         - Tahran’ın Rusya ve Sırbistan ile olan iyi ilişkileri üzerinden Kosova meselesinin çözümünü Batı’nın tekelinden çıkarmayı denemek.
Elbette bunlar yapılabileceklerin bir kısmıdır. Bir Arnavut olarak ben, Rama’dan bundan fazlasını bekliyorum. Ümit ediyorum ki, Tiran Tahran’a doğru bir adım attığında Tahran Tiran’ı kucaklamak için iki adım atacaktır.