Translate

4 Temmuz 2013 Perşembe

Musa’yı küstürdün İsa’yı da razı edemedin

Gürkan BİÇEN

Rivayet olunur ki, Yahudilikten hoşnut olmayan Şimon Hıristiyanlığa geçer ancak istediğini burada da bulamayınca İslam’ı araştırmaya başlar ve fakat ömrü vefa etmez. Cenazesinde hanımı, “Ah Şimon ah, der; Musa’yı küstürdün, İsa’yı da razı edemedin. Muhammed de seni tanımazsa ne olacak halin?”

Tahrir Meydanı’nı dolduran kalabalık Hüsnü Mübarek’in gitmesini istediklerini haykırırken Mısır içinde temkinli bir tutum izleyen İhvan-ı Müslimin, Batılı başkentlerde şayet Mübarek rejimi devrilirse Batı’nın menfaatleriyle çatışmayacağına dair garanti üstüne garanti veriyordu. Bu menfaatlerin temelinde ise elbette Siyonist varlığın mevcudiyeti bulunuyordu. Beklenen oldu ve rejimin tüm unsurları yerinde kalmak şartıyla Mübarek’in iktidarına son verildi.

Libya’daki çatışmanın açık bir NATO operasyonuna dönüşmesi ve Kaddafi’nin Cemahiriyye rejiminin son bulması Batı’nın dikkatini Suriye’ye yöneltmesine de imkân sağladı. Bu dönemde İhvan Siyonist varlığa yönelik tutumun Mısır’ın ulusal çıkarları ve gururu ile ele alınacağını dillendiriyordu. Böylece henüz iktidar yolu açılmadan Siyonist varlığa yönelik Müslüman bakış yerini pragmatist yaklaşıma bırakmış oluyordu.

İhvan, evvela Meclis, ardından da Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde gösterdiği başarının sıhhatine güvenmediği için ABD başta olmak üzere Batı desteğini aramak üzere Siyonist rejimle Mısır’ın ilişkilerini düzenleyen Camp David anlaşmasının iptalini gündemden kaldırıyor, bu anlaşmanın bir kısım maddelerinin yeniden görüşülmesi gerektiğini söylüyordu. İhvan’ın bu tutumu fikriyatını Siyonist varlığın inkârı temeline dayayan bir hareketin peygamberini küstürmek anlamına geliyordu. İhvan Musa’yı küstürmüştü bir kere.

Mısır’daki seçimlere, hassaten cumhurbaşkanlığı seçimine katılım oranı Tahrir’deki insanların kayda değer bir kısmının İhvan’ı desteklemediğini, Mursi’nin Mısır halkının ancak dörtte birinin desteğine sahip olduğunu ortaya koydu. Diğer dörtte bir ise Mübarek döneminin adamını desteklemişti. Mısır’daki halk ayaklanmasına “bahar” yakıştırması yapılsa da, bu “bahar” havası ortaya konulan sandıklara yansımamış, halkın ancak yarısı oy kullanmak üzere sandık başına gitmişti.  Demokrasi dininin peygamberi de İhvan’dan razı olmamıştı. Hal böyle olunca İhvan, konumunu garanti altına alacak, onu halkın diğer yarısının öfkesinden uzak tutacak yeni bir peygamber arayışına çıkmak zorunda kaldı. Katar sarayının mollası Karadavi Mursi’nin kulağına “Esad’a söv, Suriye ile ilişkilerini kes, Suriye muhalefetine desteğini arttır, ülkendeki Şiilere savaş aç”, diye fısıldarken, “Bu, Muhammed’in yoludur”, demeyi de ihmal etmedi. Karadavi Mısır’dan ayrılmadan evvel Katar şeyhinin cömert yardımlarından ve Esad’ın devrilmesi halinde İhvan’ın bir bölge gücü olacağı hayalinden de bahsetti.


“Hiçbir şeyin değişmemesi için her şeyin değişmesi gerekir”, diyenler haklı çıktı. Suriye’ye diz çöktürmenin sosyolojik ve psikolojik meşruiyet alanlarını oluşturan halk ayaklanmaları ile devrilen diktatörlüklere Suriye’nin teslim olmamasıyla yeniden ihtiyaç duyulur hale gelindi. Suriye’nin çökmediği bir coğrafyada Siyonist varlığı tanısa bile İhvan’a siyasi iktidar açısından bir gelecek yok.  Netice çok açık: Esad kalıyor ve biz öyle olmasını istemesek de, Mursi gidiyor.