Translate

9 Şubat 2012 Perşembe

Başka Halklar

Gürkan BİÇEN

Birinci Dünya Savaşı Osmanlı ülkesinin parçalanması ve Müslüman Dünya’nın ulus temelli devletlere uyanması ile neticelendi. İngiliz – Fransız anlaşmasına binaen kurulan Suriye de bunlardan birisiydi. Savaş sırasında Cemal Paşa’nın kontrolü altındaki Şam’ın düşmesinden bir gece evvel şehirden kaçan Türk vali ve diğer yetkililer o günden sonra bir daha asla Şam’a dönemediler. Şam çok uzun süre, Arap’ın yüzünü görmemek için şekere yüz çeviren Türklerle küs kaldı. Sonra bir gün Türklerin arasından birileri çıktı ve “Biz niçin küs olalım ki? Aramızda bir mesele yok aslına bakarsanız.” deyiverdi. Ardından Şam ile Ankara can ciğer kardeşler oldular.

Her şey ne kadar güzel derken, Şam ile Ankara’nın aşkı “geç buldum çabuk kaybettim” sözüyle izah edilebilecek kadar kısa sürdü. Arap ülkelerinde yükselen halk hareketleri gözleri önce iktidarı bırakmayan Kaddafi rejimine ve ardından Suriye’ye çevirdi. Ankara bir anda uyandı ve Şam rejiminin kendi halkının katili olduğunu gördü. Bu hakikat ayan olunca bir söz en üst düzeyden dillendirilmeye başlandı: “Kendi halkıyla savaşanlarla, kendi halkını katledenlerle bir resimde yer alamayız!”  Amenna… Peki, ya başka halklar?

Bizim için, kendi halkına haksız bir savaş açmış bir rejimi/devleti başka halklara haksız bir savaş açmış bir başka rejimden/devletten daha vahşi, daha katlanılmaz kılan nedir ki? Mesela, ilan edilmemiş bir savaşın mağduru Pakistan’ı gün be gün vuran bir rejim/devlet sırf kendi halkını değil de bir başka halkı katlediyor diye yanında durulabilecek, aynı karede poz verilebilecek bir devlet olmayı hak ederken, diğeri neden konuşulmayacak olandır?  Ya Afganistan nasıl açıklanmalıdır? Kendi ülkelerini savunan bir halkın çocukları her yıl on binler halinde öldürülürken, insanlar evlerinden, işlerinden kaçırılıp sorgusuz sualsiz işkencelere uğratılırken ve Afganistan’a monte edilmiş hükümet işgalcisiyle birlikte sayısız katliama karışırken biz niçin aynı karede olmaya rıza gösteririz?

Türkiye’nin derdi bir rejimin kendi halkını katletmesiyle değil, bu açık. Zira Türkiye kendi halkını katleden başkaca hükümetlerle işbirliğini devam ettiren bir ülke. Türkiye kendi halkını katledenlere askeri eğitim veren, bunu NATO kapsamında yaptığını deklare eden bir ülke. Türkiye, maalesef, Batı’nın sarmalına alınmış, ekonomik, siyasi ve askeri açıdan esir edilmiş bir ülke. Yine Türkiye, hayalperest bir zihnin sanrılarına mahkûm edilmiş bir ülke.

Esad’a iki hafta verdiniz ve Esad blöfünüzü gördü. Şimdi zıvanadan çıkmış Türk İslamcılar sizi yüz sene evvel kaçarak çıktığınız Şam’a girmeniz için ikna etmeye çalışıyorlar. Yüz sene evvel Şam’ı terk ettiğinizde yerinizi Batılılar doldurmuştu. Bugün Batılılarla birlikte Şam’a girmenin hayalini kuruyorsunuz. Tabii orada kaçarak Şam’ı bırakacak bir Esad var ise.


Türkiye Suriye’yi iç işi olarak gördüğünü söylese de, başka halkları katletmeye cevaz veren Türkiye’nin iç savaş için kışkırttığı Suriye halkını da katli caiz “başka halk” olarak gördüğü açık. Aksi halde o, her iki tarafı da silah bırakmaya davet eder ve BM’de yediği Rus tokadının acısını başka bir konferansta unutmak için herkesi yine İstanbul’a davet etmezdi.