Avukatlık insana birçok meslekten
daha fazla tecrübe kazandırıyor. Meslek hayatınız boyunca, derdini doğrudan
size açan sayısız insanla muhatap olmanın ötesinde, mesleki yardımlaşma
kapsamında vakıf olduğunuz olaylar ve takip ettiğiniz Yüksek Mahkeme
içtihatları size bir başka meslek erbabının kolaylıkla ulaşması mümkün olmayan
bir birikim sağlıyor. Bundan ayrı olarak, mesleki gereklilikten kaynaklanmasa da, her
türden birçok insanla tanışma imkânı da buluyorsunuz. Elbette her tanışıklık
sizi memnun etmiyor. Kimileri yaralıyor, kanatıyor. Yakın zaman evvel böylesi
bir tanışıklık hasıl oldu; Yaralayan, kanatan türden…
Muhatabım Türki cumhuriyetlerden
birisinin vatandaşı olup da, birkaç senedir İstanbul’da yaşayan birisiydi.
Konuşmamız sırasında geçen referans isimler ve mekânlar kendisinin adı kötüye
çıkan irice bir insani yardım kuruluşu ile irtibat halinde olduğunu
gösteriyordu. Konuşmanın seyri içinde
yakın zamanda Suriye’den geldiğini söyleyince, orada ne işi olduğunu sordum.
“Kardeşlerim var”, diyerek cevapladı sorumu. “Bir kardeşim yaralanmıştı onu
hastaneye getirdim” oldu lafın devamı. Konuşmamız yaklaşık olarak şöyle sürdü:
- -Senin kardeşin mi yaralandı orada?
- -Müslüman bir kardeşim cihat ederken yaralandı.
Biliyorsun, Suriye’de kâfir Şiilere karşı savaşıyoruz.
- - Bildiğim kadarıyla sizin ülkeden 30 – 40 kişi
Suriye’de öldürülmüş.
- - Çok daha fazla ama öldürülmediler, cihatta şehit
oldular.
- -Müslüman bir ülkeye karşı savaşmak cihat mı
oluyor, hem bu ülkenin %80’i Sünni iken?
- - Orada zalim bir devlet var ve biz mazlum
Suriyelilerin yanında olmak zorundayız.
- -Sen Suriye hükümetinde kaç tane Şii/ Alevi/
Nusayri ve kaç tane Sünni bakan olduğunu biliyor musun? Suriye ordusunun Sünni
bir ordu olduğunu bilmiyor musun? Suriye ordusundan kafir Şii diyerek öldürdüğünüz her on kişinin en az
sekizinin Sünni olduğunu bilmiyor musun?
- -Ben bakanları bilmem… Biz saldırırken “Allah u
Ekber” diyoruz, onlar saldırırken “Ya Ali”, “Ya Zehra”, “Ya Fatıma” diye
bağırıyorlar.
- -Suriyeli alim Cevdet Said’i biliyor musun? Tuttuğunuz
bu yol yanlış, diyordu.
- -Hayır, tanımam.
- -Peki Ramazan El Buti’yi tanır mısın?
- -Evet… O haindi ve o haini Esad öldürdü.
- -Bence yanlış yapıyorsunuz.
- -Yok yok… Bu konuda seninle anlaşamayacağız.
Konuşmayalım.
-Peki…
Oradan ayrılıyoruz ve daha sonra, şahsı getiren kişi onun için “El Kaide”, diyor.
Avukatlık mesleği bizleri sır saklamakla da yükümlü tutuyor. Bu yaralayıcı, kanatıcı konuşmada geçen referans isimler, mekânlar, kuruluş bilgileri bende saklı kalmak zorunda. Öyle de olsa, bir gün olur da, bu melanetin başındaki isimler ve onların gemiyi terk edecek fareleri yargı önüne çıkarılırsa, on binlerce mazlumun hakkı için, adaletin tesisine yardımcı olmaktan imtina etmeyeceğim.
-Peki…
Oradan ayrılıyoruz ve daha sonra, şahsı getiren kişi onun için “El Kaide”, diyor.
Avukatlık mesleği bizleri sır saklamakla da yükümlü tutuyor. Bu yaralayıcı, kanatıcı konuşmada geçen referans isimler, mekânlar, kuruluş bilgileri bende saklı kalmak zorunda. Öyle de olsa, bir gün olur da, bu melanetin başındaki isimler ve onların gemiyi terk edecek fareleri yargı önüne çıkarılırsa, on binlerce mazlumun hakkı için, adaletin tesisine yardımcı olmaktan imtina etmeyeceğim.