Translate

4 Mayıs 2014 Pazar

Vicdanınız kurumuş sizin

Gürkan BİÇEN

Avukatlık insana birçok meslekten daha fazla tecrübe kazandırıyor. Meslek hayatınız boyunca, derdini doğrudan size açan sayısız insanla muhatap olmanın ötesinde, mesleki yardımlaşma kapsamında vakıf olduğunuz olaylar ve takip ettiğiniz Yüksek Mahkeme içtihatları size bir başka meslek erbabının kolaylıkla ulaşması mümkün olmayan bir birikim sağlıyor. Bundan ayrı olarak,  mesleki gereklilikten kaynaklanmasa da, her türden birçok insanla tanışma imkânı da buluyorsunuz. Elbette her tanışıklık sizi memnun etmiyor. Kimileri yaralıyor, kanatıyor. Yakın zaman evvel böylesi bir tanışıklık hasıl oldu; Yaralayan, kanatan türden…

Muhatabım Türki cumhuriyetlerden birisinin vatandaşı olup da, birkaç senedir İstanbul’da yaşayan birisiydi. Konuşmamız sırasında geçen referans isimler ve mekânlar kendisinin adı kötüye çıkan irice bir insani yardım kuruluşu ile irtibat halinde olduğunu gösteriyordu.  Konuşmanın seyri içinde yakın zamanda Suriye’den geldiğini söyleyince, orada ne işi olduğunu sordum. “Kardeşlerim var”, diyerek cevapladı sorumu. “Bir kardeşim yaralanmıştı onu hastaneye getirdim” oldu lafın devamı. Konuşmamız yaklaşık olarak şöyle sürdü:
-          -Senin kardeşin mi yaralandı orada?
-        -Müslüman bir kardeşim cihat ederken yaralandı. Biliyorsun, Suriye’de kâfir Şiilere karşı savaşıyoruz.
-        - Bildiğim kadarıyla sizin ülkeden 30 – 40 kişi Suriye’de öldürülmüş.
-         - Çok daha fazla ama öldürülmediler, cihatta şehit oldular.
-          -Müslüman bir ülkeye karşı savaşmak cihat mı oluyor, hem bu ülkenin %80’i Sünni iken?
-         - Orada zalim bir devlet var ve biz mazlum Suriyelilerin yanında olmak zorundayız.
-     -Sen Suriye hükümetinde kaç tane Şii/ Alevi/ Nusayri ve kaç tane Sünni bakan olduğunu biliyor musun? Suriye ordusunun Sünni bir ordu olduğunu bilmiyor musun? Suriye ordusundan kafir Şii  diyerek öldürdüğünüz her on kişinin en az sekizinin Sünni olduğunu bilmiyor musun?
-     -Ben bakanları bilmem… Biz saldırırken “Allah u Ekber” diyoruz, onlar saldırırken “Ya Ali”, “Ya Zehra”, “Ya Fatıma” diye bağırıyorlar.
-         -Suriyeli alim Cevdet Said’i biliyor musun? Tuttuğunuz bu yol yanlış, diyordu.
-         -Hayır, tanımam.
-         -Peki Ramazan El Buti’yi tanır mısın?
-         -Evet… O haindi ve o haini Esad öldürdü.
-         -Bence yanlış yapıyorsunuz.
-         -Yok yok… Bu konuda seninle anlaşamayacağız. Konuşmayalım.
      -Peki…

     Oradan ayrılıyoruz ve daha sonra, şahsı getiren kişi onun için “El Kaide”, diyor.

     Avukatlık mesleği bizleri sır saklamakla da yükümlü tutuyor. Bu yaralayıcı, kanatıcı konuşmada geçen referans isimler, mekânlar, kuruluş bilgileri bende saklı kalmak zorunda. Öyle de olsa, bir gün olur da, bu melanetin başındaki isimler ve onların gemiyi terk edecek fareleri yargı önüne çıkarılırsa, on binlerce mazlumun hakkı için, adaletin tesisine yardımcı olmaktan imtina etmeyeceğim.