Translate

24 Nisan 2013 Çarşamba

Mavi Marmara Şehitleri: Canın bedeli candır


Gürkan BİÇEN

Allah başımızdan Necati Şaşmaz’ı (Polat Alemdar) eksik etmesin. Ülkemizin onurunu kurtarmak adına gösterdiği hassasiyeti görmezden gelmek mümkün mü? Amerikalıların başlarına çuval geçirdiği Türk askerlerinin intikamını aldığı “Kurtlar Vadisi Irak” filminden sonra Mavi Marmara Şehitleri’nin kanını yerde bırakmayan “Kurtlar Vadisi Filistin”i çekmemiş olsaydı Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın içmemiz için uzattığı bir bardak soğuk suya razı olmak zorunda kalacaktık. İyi ki varsın Şaşmaz…

Mavi Marmara davasında müşteki vekili sıfatıyla yer alan bir avukat olarak, Bülent Arınç’ın sözcülüğünde ortaya çıkan hükümet tutumunu, hükümetin ne yapmaya çalıştığını anlamak için samimi bir gayret sarf ediyorum. Bu davada, şehit Çetin Topçuoğlu’nun eşinin vekiliyim ve bilindiği üzere müvekkilem de Mavi Marmara gazisi bir müşteki/ mağdurdur. O da, tıpkı diğer şehit aileleri gibi, Filistin’in özgürlüğü yolunda ödediği bu bedelin karşılığının hesap gününde fazlasıyla karşılanacağına inanmaktadır. Biliyoruz ki, şehitler Allah katında rızıklanırken, yeryüzünde mücadele devam etmekte.

Filistin’in özgürlüğü yolunda sürdürülen mücadelenin bir parçası olarak Mavi Marmara, Akdeniz’de seyreden bir gemi olmaktan çıkmış, tam anlamıyla bir “mana”ya dönüşmüştür. Mavi Marmara ve Mavi Marmara Şehitleri Filistin isminden çıkarılamaz, Filistin’den ayrı düşünülemez, Filistin’in Müslümanlar için ifade ettiği anlam ve değerden bağımsız telakki edilemez haldedir. Mavi Marmara Filistin’in kendisi, Mavi Marmara Şehitleri Filistinli şehitlerin, canların, tutsakların ta kendisidir artık. Türk halkı bunu böyle bilirken Türk hükümetinin Mavi Marmara Şehitleri’ni terazinin bir küfesine ve yeşil boyalı kâğıtları da diğer küfesine koymasını anlamak mümkün müdür?

Hukuki açıdan, bir haksız fiil sebebiyle oluşan zararın tazmini elbette gerekir ve bu iki yolla olur. Birincisi hesaplanabilir olan “maddi tazminat” ve ikincisi hesaplanamaz olan “manevi tazminat” Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç Siyonist heyet ile yaptığı görüşmenin ardından bu meseleyi şöyle açıklıyor: "İsrailli yetkililer ve Türk tarafının görüşmesi olumlu geçti. Tazminat miktarı konuşulmadı. Ödenecek miktar konusunda meblağın hesaplanmasında yönelik ilke ve parametreler belirlendi.” Arınç’a göre bundan sonraki toplantıda parametreler çerçevesinde tazminat miktarında tam mutabakat sağlanacak ve bu miktar her iki tarafın yetkili makamlarınca onaylandığında mesele bitmiş sayılacak. Bundan sonrası içinse Arınç’ın bir de müjdesi (!) var, "Diplomatik ilişkilerimizin tam temsil düzeyine yükseltilmesinde önemli bir aşama geçilmiş olacaktır." 

Mavi Marmara Şehitleri’nin aileleri 20 Mayıs 2013 tarihinde bir açıklama yaparak Bülent Arınç’ı bu süreçte görmek istemediklerini 2 Nisan 2013 günü Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun ev sahipliğinde Bülent Arınç’ın da katılımıyla gerçekleştirilen toplantıya atıfta bulunarak şu ifadelerle ortaya koymuşlardı:  "Bu toplantıda bizlerin tazminatla ilgili görüşülmesi rahatsızlığımızı bildirmemize rağmen Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç başkanlığındaki heyetin apar topar bu görüşmeleri planlaması, süreç hakkında rahatsız edici beyanatlarda bulunulması, davalardan vazgeçileceği beyanatlarının tamamı bizim dışımızda olup karşı olduğumuz rahatsız edici ifadelerdir. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın bu sürece olumlu bir katkı sağlayacağını düşünmüyoruz."
Mavi Marmara Şehitleri’nin ailelerinin süreçteki amacı Mavi Marmara’nın amacı ile birebir örtüşmekte: Filistin’i özgürleştirmek. Bunu sağlamak için şehit aileleri hükümetten tazminatın değil, Filistin’i sevince boğacak bir meselenin üzerine düşmesini istemekte: Filistinli tüm esirlerin, tutuklu ve mahkûmların serbest bırakılması.

Bülent Arınç bir terazi kurdu. Mavi Marmara Şehitleri’nin aileleri de uğranılan zulmü tartacak bir terazi kurdular ve bu terazinin dengesinin küfelere ancak aynı değerin konulması ile sağlanacağını gördüler: Cana can… Mavi Marmara’da şehit olan 9 insanımızın kanını dengeleyecek tek şey bütün Filistinli canların/ esirlerin serbest bırakılmasıdır. Şehit ailelerinin maddi zararının karşılanmasından evvel manen tatmin olmaları gerçekten isteniyorsa, hükümetin yapması gereken şey çok basittir; Diplomatik ilişkiyi tüm esirlerin serbest bırakılması şartına bağlamak.

Müvekkilemin istediği şey tam olarak budur: Filistinli esirlere özgürlük… Mavi Marmara Akdeniz’de onurlu bir şekilde yüzmeye ancak bu halde devam edebilir.