Translate

11 Mart 2014 Salı

Nasrallah haklı çıktı

Gürkan BİÇEN

Türkiye gündemine oturan AKP – “CIAmat” kavgası  neticesi ifşa olunan telefon dinleme belgelerinden anlaşılan o ki, Suriye’yi Direniş Ekseni’nden silah zoruyla koparma senaryosu sahneye konulduğu andan itibaren, Türkiye’nin bu senaryodaki rolüne itiraz etmesi neredeyse kesin olan yazar- çizer kadrosunun telefon görüşmeleri bir örgüt soruşturması kılıfıyla takibe alınmıştı. Kuvvetle muhtemel o dönemde, hem Suriye meselesinin uzamayacağı hem de dinlenilen kişilerin ana akım medyadaki etkisinin sınırlı olduğu kanaatiyle bu insanlara yönelik bir gözaltı furyası gerçekleştirilmedi ve fakat fırsattan istifade edilerek dinleme halkası olabildiğince genişletildi. Adli nitelikli bu dinlemelere kamuoyu Erdoğan ile “CIAmat” arasında kopan fırtına sayesinde vakıf oldu. Aynı gün bir başka kasırga daha patladı ve Erdoğan ile oğlu Bilal’e atfedilen, Erdoğan’ın kaynağı meçhul bir servetin sahibi olduğunu ima eden ses kayıtları yayımlandı. Beklenildiği gibi konuşmalar yalanlanarak, bu kaydın montaj olduğu ileri sürüldü.

Erdoğan’a atfedilen ses kayıtlarının doğru olup olmadığı çok da önemli değil. Erdoğan’ın kaynağı belli olmayan bir servetin sahibi olup olmadığı ile ilgilenmiyorum zira son on yıl içinde, herkesin gözü önünde, kamu kaynaklarını sömürerek vücut bulan bir kesimin varlığını inkâr etmek mümkün değil. Bu kesim ani ve sebepsiz zenginleşmenin kaynağını açıklama ihtiyacı duyuyor mu ki, Erdoğan duysun? Dışarıdan alınan borçlarla yaptırılan müteahhitlik hizmetlerinin sırf komisyonunun milyarlarca doları bulduğu ve bunun nasıl paylaşıldığının bilindiği bir zeminde sesin taklidi de montajı da gerçek etkisi yaratır. Bu böyledir. Bunu örtmenin yolu ise yozlaşmanın yaygınlaştırılmasıdır.

Bizi ilgilendiren açıklama ise kısa bir süre sonra Erdoğan’dan geldi: “Devletin kriptolu telefonunu bile oradan dinliyorlar.” Erdoğan’ın bu açıklamasını takiben ana akım medyanın kalemşorlarının her biri bir kripto uzmanı olup dinlemelerin nasıl yapıldığını izaha koyuldular. Onlara göre, Erdoğan’ın dediği gibi, TÜBİTAK’ta CIAmat’a mensup bir köstebek olmadığı müddetçe bu konuşmaların şifreleri kırılamazdı. Bunun için yüzlerce bilgisayarın yıllarca çalışması gerekirdi. Erdoğan’ın açıklaması Davutoğlu’nu çok etkilemiş olmalı ki, o da kısa bir süre evvel, önemli meseleleri artık telefonda konuşmadıklarını, bizzat gidip görüştüğünü, paralel yapının, kendisinin Suriye meselesi ile ilgili konuşmalarını dış mihraklara servis etmiş olma ihtimalinin bulunduğunu dile getirdi.

Erdoğan ve Davutoğlu şaşkınlıklarını izhar ede dursunlar, biz biraz geriye dönelim. Hizbullah’ın 2006 Temmuz Savaşı’nda Siyonist rejimi mağlup etmesi konunun birçok açıdan ele alınmasına yol açtı. Gerek Siyonistler gerekse Batı Dünyası bu konuda birçok rapor hazırladı. Bu raporların açığa çıkardığı noktalardan birisi de, Hizbullah’a ait iletişim hattıydı.  Hizbullah, kendine ait bir hat kullanıyordu ve bu hat telli iletişim esasına dayanıyordu. Böylelikle Hizbullah, iletişime sızma ihtimalini en aza indirmiş oluyordu. Hizbullah’ın iletişim hattını devre dışı bırakma çabasının akamete uğratıldığı 2008 yılında yaptığı bir basın açıklamasında Nasrallah, “Muhabere silahı dediğimiz haberleşme meselesi herhangi bir askeri operasyonda başarı sağlanması ve idarenin kusursuz yapılabilmesi için hayati öneme sahiptir ayrıca komuta kademesinin en önemli silahıdır. (…) Telsiz iletişimin bazı sorunları vardır. Mesela eğer dinlenilmek istenirse, size şu kadarını söylemek isterim ki dünyada ve Lübnan'da kırılmayacak ya da çözülmeyecek cep telefon şifresi veya dinlenilemeyecek cep telefonu yoktur.”, diyordu.

Bugün Nasrallah bir kez daha haklı çıktı. Başta Amerika olmak üzere, Batı Dünyası’nın teknolojik altyapısına dayalı bir güvenlik sistemi oluşturmayı makul bulanlar ceplerine konulmuş casuslarla dinlendiler. Bu dinlemelerin gerçekleştirilmesi için TÜBİTAK’ta bir köstebeğe ihtiyaç yok. Siz Büyük Şeytan’ı dikkatlerden kaçırmaya, meseleyi CIAmat’ın bir veya birkaç üyesine yıkmaya çalışsanız da, muhtemelen hakikat öyle değil. Sizin kriptolu telefonlarınızı dinleyenleri, “Sizi ülkemizde tutmaya mecbur değiliz!”, diyerek efelendiklerinizden başkası arasında aramayın.


Erdoğan’ın bu sarmaldan çıkması zor görünüyor zira onu iktidara taşıyan partnerleri ülkenin her noktasına nüfuz ettikleri bu on yılın sonunda Erdoğan’ın miadını doldurduğunu düşünüyor. Erdoğan ve çevresi ikbal basamaklarını inerken, bir zamanlar şeytanlaştırdıkları Nasrallah’ın yoluna devam ettiğini görüyor.