Translate

7 Mayıs 2012 Pazartesi

Siyonistler daha mı mübarek?

Gürkan BİÇEN


Doğrusu, elektronik posta adresime gelen ve içeriğinde, “Değerli Efendim, Dışişleri Bakanımız Sayın Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu’nun himayelerinde gerçekleştireceğimiz ‘Birleşmiş Milletler Zemininde Filistin Meselesi’ konulu konferansımıza teşriflerinizi rica ederiz. Erol Yarar. Filistin Platformu Başkanı” ifadesinin yer aldığı daveti okuduğumda, “Bakalım follukta ne bulacağız?” demekten kendimi alamadım. Zira Filistin Platformu tarafından tercüme edilen Goldstone Raporu’na önsöz yazan Erol Yarar, bu önsözde, Filistin meselesinin Türk halkı için sadece siyasi bir mesele olduğunu belirtmiş ve böylelikle akidevi bir davayı Türk hükümetinin sofrasına meze olarak servis etmişti. Filistin konferansı 3 Mayıs 2012 günü Bağlarbaşı Kültür ve Kongre Merkezinde gerçekleştirildi. Konferansta yapılan konuşmalar basına yansıdığında folluğumuza göz atmış oldum ve böylece orada, Siyonistlerin Baasçılardan daha mübarek olduğuna inanan bir haleti ruhiyenin yansımasını gördüm. 

Konferansın hamisi Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu konferansta yaptığı konuşmada; “Her ırktan, her dinden insanlar Filistin'in bu hakkını teslim ediyor. BM'nin Genel Kurulu ve Güvenlik Konseyi'nin onlarca, hatta yüzlerce kararı var. Sadece BM Güvenlik Konseyi'nin 89 kararı vardır İsrail'in hiç uygulamadığı. Bugün hala Filistin halkı kendi özgür devletinde yaşayamıyorsa burada bir vicdan çelişkisi vardır, güç ile değerler arasında bir çelişki vardır. Bu çelişkinin giderilmesi lazım. Bu çelişkinin giderileceği makam da BM'dir” diyerek Birleşmiş Milletlerin yüzlerce kararının Siyonistler tarafından dikkate alınmadığını ancak buna rağmen çözümün yine Birleşmiş Milletlerde aranması gerektiğini dile getirmiş. Sayın Bakanın da malumudur ki, Siyonistler aleyhine alınması gereken yüzlerce karar da Amerikan vetosu ile karşılaşmış, Güvenlik Konseyi’nden geri çevrilmiştir.

Sayın Davutoğlu’nun bu tespitinde zerrece hata yoktur. Gerçekten de, Siyonist yapı Birleşmiş Milletler üyesi olmasına rağmen bu teşkilatın yol ve yöntemine uymamaktadır. Öyle ise hata BM kararlarının tespitinde değil, ki bunlar vakadır, Siyonist yapıya bir devlet payesi veren zihinde olmalıdır. Böyle de olsa, Sayın Davutoğlu naklettiğim açıklamasıyla siyasi/ diplomatik bir nifakın girdabına kapılmıştır. O, Birleşmiş Milletler kararlarını yüzlerce kez hiçe sayan Siyonistlerle ilgili problemin çözüm yerini yine Birleşmiş Milletler olarak gösterirken, Suriye’ye uluslararası askeri müdahalenin yolunu kapatan Rusya ve Çin vetosunun ardından Birleşmiş Milletlerin bypass edilebileceğini, Birleşmiş Milletler izin vermedi diyerek zalim bir yönetime müsamaha gösterilemeyeceğini ve bunun için Türkiye’nin elinden gelen her şeyi yapacağını, bu cümleden olmak üzere, Suriye rejimine karşı olan bütün ülkeleri Suriye’nin Dostları adı altında bir araya getireceklerini ve bu ülkelerle birlikte Suriye’deki rejime karşı her türlü yaptırımı değerlendireceklerini ifade etmişti. Suriye’nin Dostları’nın serüveni takip eden herkesin malumu olsa da, bu vesileyle, Davutoğlu’nun Türk dış politikası için çizdiği yolda gerektiğinde Birleşmiş Milletlerin dahi göz ardı edilebileceğini görmüş olduk.

Türkiye’yi Suriye konusunda ısrarcı kılan saikin nelerden ibaret olduğunu bilemiyoruz. Zira Sayın Davutoğlu’nun getirdiği hiçbir argüman ikna edici mahiyette değil. Türkiye’nin ilkelere dayalı bir dış politika izlediğini varsaymamız için benzer olayların hepsinde benzer tavırları takınmasını beklemek hakkımız olmalı. Siyonist yapı karşısında eli kolu bağlı bir Türkiye’nin Suriye meselesinde ilan ettiği adalet, hürriyet, halkın egemenliği esaslarını hayata geçirebilmek için tıpkı Suriye için yaptığı gibi Birleşmiş Milletleri bypass ederek bu duruşunu somutlaştırması gerekmez mi? Siyonistlerin Türkiye’nin de işgal olarak kabul ettiği 1948 ve 1967 sınırlarında yaşayan insanlara yaptığı zulümlerden ayrı olarak kendi vatandaşı olan Araplara yaptığı haksızlıklar da ayan beyan ortadayken ve Siyonistler, Davutoğlu’nun da belirttiği gibi, Birleşmiş Milletler kararlarına uymamakta ısrarcı iken, Türkiye’nin Filistin Dostları adı altında uluslararası bir hareket başlatıp Birleşmiş Milletleri bypass etmesi ve Filistin’e her açıdan müdahale etmesi ilkelere dayalı bir duruşun gereği değil midir?

Türkiye, Suriye ile Siyonistleri barıştırma çabasında başarısızlığa uğradı ve bugün, Suriye’deki yönetimi değiştirerek Siyonistlere teslim olacak bir Suriye yaratmanın peşinde koşmakta. Türkiye Filistin halkının hakları konusunda samimi ise bunu Birleşmiş Milletleri bypass ederek göstermeli, Arap Baharı’nı da bu yolla sınamalıdır. Sayın Davutoğlu tıpkı Suriye için yaptığı gibi Filistin için de Tunus’u, Mısır’ı, Libya’yı, Suudi Arabistan’ı, Katar’ı, Birleşik Arap Emirlikleri’ni, Bahreyn’i ve Filistin ile dost olduğunu düşündüğü tüm diğer ülkeleri bir araya gelmeye ve her türlü yaptırım ve müdahale yolunu kullanarak Filistin’i özgürleştirmeye davet etmelidir. İlk adım olarak Türkiye’nin Siyonistlerle olan diplomatik ilişkisini kesmeli ve Suriye’de Arap ülkelerine gösterdiği örnekliği Filistin için de göstermelidir. Türkiye, şayet iddia edildiği gibi küresel güç olma yolunda emin adımlarla ilerleyen ve bölgenin değişimini etkileme kudretine sahip bölgesel bir aktör ise bunu rahatlıkla yapabilir.

Yanlış anladıysam lütfen düzeltin; Mavi Marmara topunu Birleşmiş Milletlere atanların buna asla yanaşmayacağını mı söylediniz?