Translate

1 Haziran 2013 Cumartesi

Sizin gücünüz Hizbullah’a yetmez!

Gürkan BİÇEN

Kendi yayınlarından başkasına gözlerini, kendi ağabeylerinden başkasına kulaklarını kapamış bir grup insan Fatih Camii’nde toplanıp Lübnan Hizbullah’ına lanet etmişler. Kendilerine “Suriye Halkıyla Dayanışma Platformu” diyen ve okudukları metin içinde “Türkiyeli Müslümanlar” olduklarını söyleyen bu grubun ağzına bakarsanız Hizbullah Suriye’de ümmete ihanet etmiş.  

Her şeyden evvel şunu belirtmek gerekir ki, “Suriye Halkıyla Dayanışma Platformu” imzalı açıklamada başkaca bir ayrıntı yer almadığından bu platformu hangi kurumların oluşturduğunu halkımızın (şayet açıklamanın muhatabı halk ise) anlaması mümkün görünmüyor. Bu haliyle “Suriye Halkıyla Dayanışma Platformu” kendi isimlerini “Ne olur ne olmaz” kaygısıyla açığa vermek istemeyen, yaptıkları işin sorumluluğunu doğrudan yüklenmekten kaçınan bir grup köylü kurnazının icat ettiği bir paravana dönüşüyor.

 Öte yandan, açıklamada yer aldığı haliyle, Türkiye’de ne sivil ne de siyasi düzlemde bir grup olarak kabul edilebilecek “Türkiyeli Müslümanlar”, diye bir şey vardır. Bu gruba göre, yaptıkları açıklamada yer alan hususlara katılmayanlar Türkiye’de yaşasa bile “Türkiyeli Müslüman” olamıyor.  O halde kim bu “Türkiyeli Müslümanlar” Bu isim de, tıpkı “platform” gibi, bir “vurdu-kaçtı” için öne sürülmüş olmaktan başka bir anlam ifade etmiyor. Böyle de olsa, biz bu grubun kimlerden müteşekkil olduğunu, hangi tezgâhın ipi olduğunu biliyoruz. Bu bilgimize istinaden açıkça diyoruz ki, “Sizin gücünüz Hizbullah’a yetmez!”

Hizbullah bir kurgunun değil pratik bir zorunluluğun neticesi olarak varlık sahnesinde vücut bulmuştur. Hizbullah, Veliyyi Fakih’in (O dönemde İmam Humeyni idi) İslam Dünyası’nın azılı düşmanları Amerika ve Siyonizm’e verdiği cevabın mücessem halidir. Bu nedenle Hizbullah İslam’ın ve Müslümanların maslahatını belirleyen tüm kararlarda önceliği Veliyyi Fakih’e bırakır. Türkiye’deki İslamcı eskitmesi çevrelerden farklı olarak belirli bir nihai hedefe sahiptir. Bu hedefe ulaşmak için izlediği uzun ve meşakkatli yolu aydınlatan liderleri hareketin teorisi ile pratiğini kendi hayatlarında bir araya getirmiş şahsiyetlerdir. Öyle ki, Seyyid Abbas Musavi ve İmad Mugniye örneğinde olduğu gibi Hizbullah’ın birçok üst düzey yetkilisi düşman saldırılarında şehit olmuştur. Bunun için sadıkların efendisi Seyyid Hasan Nasrallah, “Her şey Direnişin hizmetindedir; Seyyid Abbas, ulema, yiğitlikler, şecaatler, siyaset, kurum, mal ve propaganda; tamamı Direnişin hizmetindedir. Direniş siyasetin, kurumların, kişilerin ve dünya malının hizmetinde değildir. Direniş Allah’ın kuludur ve zafer peşindedir. Bu yüzdendir ki Lübnan’da Direniş zafere ulaşmıştır.”, demektedir.

Hizbullah’ı, Fatih’teki bürolarında, AKP’nin kendilerine tahsis ettiği tarihi mahallerde, nargile höpürdettikleri çay bahçelerinde anlatageldikleri hikâyelerle tasavvur edenler, onu kendileri gibi rüzgârın önünde savrulan bir yaprak sananlar hamdolsun ki yanılıyorlar. Onların sayıklamalarının aksine Hizbullah engin bir gönlün, derin bir bakışın, sonsuz bir sabrın ve ilahi aşkın mahsulüdür. Bire yüz veren bir başaktır Hizbullah. Nasrallah Hizbullah’ın 2006’daki zaferini açıklarken, “Bu zaferin sebepleri akılla, planlamayla, koordinasyonla, eğitimle, silahla izah edilebilir. Biz dağınık ve düzensiz bir direniş değiliz ki çakılıp kalalım. Biz karman çorman bir direniş değiliz. Takvası, aşkı, irfanı, bilinci ve adaleti olan eğitimli bir direnişiz ve zaferimizin sırrı budur.”, diyordu.

Yine Hizbullah İran İslam Cumhuriyeti’nde mücessem hale gelen Velayet-i Fakih inancına sadık bir harekettir ve Veliyyi Fakih’in basiretinin gölgesindedir. Hizbullah’ın/ Nasrallah’ın sözleri blöf değil, Allah’ın izniyle düşmanın yüzleşeceği hakikattir. Sizlerin sırtınızı dayadığınız pragmatist politikacıların Obama’ya iman etmelerinin hilafına Nasrallah Allah’a ve O’nun hükümlerinin icrasına memur olan ve yanında hikmeti ve izzeti bulunduran Fakih’e itibar eder.

Bütün Batı Dünyasını ve işbirlikçilerini arkasına almasına rağmen Siyonistlerin gücü Hizbullah’a yetmedi. 2000 yılında süklüm püklüm terk ettikleri Lübnan’a 2006 yılında bir kez daha girme hayalleri kursaklarında kaldı. Patronunuz Davutoğlu ne 2000’i ne 2006’yı ne 2009’u ne de 2011’i doğru okuyabildi. Oryantalist bakış açısıyla malul bu patron 2013’ü de yanlış okuyor ve sizi de bu yanlışın ardından sürüklüyor.  Dikkat edin! Bush’un gücü Hizbullah’a yetmedi. Obama’nın gücü Hizbullah’a yetmedi. Hal böyleyken, gözleri ve kulakları Obama’nın dudaklarına kilitlenmiş patronunuzun Hizbullah’a güç yetirebileceğini mi sanıyorsunuz?

Sizin gücünüz Hizbullah’a yetmez… Boyunuzu aşan laflarla doldurulmuş pankartlarla caminin bahçesini kirletmeden, patronunuz üzerinize “For Sale” etiketi yapıştırmadan ofislerinize dönünüz. Sonra, Namık Kemal’in “Muini zalimin dünyada erbâb-ı denâettir/ Köpektir zevk alan sayyâd-ı bi-insafa hizmetten”, dizelerini mırıldanıp patronunuzun Mavi Marmara şehitlerinin üzerine yapıştırdığı “For Sale” etiketini düşününüz.