Gürkan BİÇEN
Allah başımızdan Necati Şaşmaz’ı
(Polat Alemdar) eksik etmesin. Ülkemizin onurunu kurtarmak adına gösterdiği
hassasiyeti görmezden gelmek mümkün mü? Amerikalıların başlarına çuval
geçirdiği Türk askerlerinin intikamını aldığı “Kurtlar Vadisi Irak” filminden
sonra Mavi Marmara Şehitleri’nin kanını yerde bırakmayan “Kurtlar Vadisi
Filistin”i çekmemiş olsaydı Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın içmemiz için
uzattığı bir bardak soğuk suya razı olmak zorunda kalacaktık. İyi ki varsın
Şaşmaz…
Mavi Marmara davasında müşteki
vekili sıfatıyla yer alan bir avukat olarak, Bülent Arınç’ın sözcülüğünde
ortaya çıkan hükümet tutumunu, hükümetin ne yapmaya çalıştığını anlamak için
samimi bir gayret sarf ediyorum. Bu davada, şehit Çetin Topçuoğlu’nun eşinin
vekiliyim ve bilindiği üzere müvekkilem de Mavi Marmara gazisi bir müşteki/ mağdurdur.
O da, tıpkı diğer şehit aileleri gibi, Filistin’in özgürlüğü yolunda ödediği bu
bedelin karşılığının hesap gününde fazlasıyla karşılanacağına inanmaktadır. Biliyoruz
ki, şehitler Allah katında rızıklanırken, yeryüzünde mücadele devam etmekte.
Filistin’in özgürlüğü yolunda
sürdürülen mücadelenin bir parçası olarak Mavi Marmara, Akdeniz’de seyreden bir
gemi olmaktan çıkmış, tam anlamıyla bir “mana”ya dönüşmüştür. Mavi Marmara ve
Mavi Marmara Şehitleri Filistin isminden çıkarılamaz, Filistin’den ayrı
düşünülemez, Filistin’in Müslümanlar için ifade ettiği anlam ve değerden
bağımsız telakki edilemez haldedir. Mavi Marmara Filistin’in kendisi, Mavi
Marmara Şehitleri Filistinli şehitlerin, canların, tutsakların ta kendisidir
artık. Türk halkı bunu böyle bilirken Türk hükümetinin Mavi Marmara
Şehitleri’ni terazinin bir küfesine ve yeşil boyalı kâğıtları da diğer küfesine
koymasını anlamak mümkün müdür?
Hukuki açıdan, bir haksız fiil
sebebiyle oluşan zararın tazmini elbette gerekir ve bu iki yolla olur.
Birincisi hesaplanabilir olan “maddi tazminat” ve ikincisi hesaplanamaz olan
“manevi tazminat” Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç Siyonist heyet ile yaptığı
görüşmenin ardından bu meseleyi şöyle açıklıyor: "İsrailli yetkililer ve
Türk tarafının görüşmesi olumlu geçti. Tazminat miktarı konuşulmadı. Ödenecek
miktar konusunda meblağın hesaplanmasında yönelik ilke ve parametreler
belirlendi.” Arınç’a göre bundan sonraki toplantıda parametreler çerçevesinde
tazminat miktarında tam mutabakat sağlanacak ve bu miktar her iki tarafın
yetkili makamlarınca onaylandığında mesele bitmiş sayılacak. Bundan sonrası içinse
Arınç’ın bir de müjdesi (!) var, "Diplomatik ilişkilerimizin tam temsil
düzeyine yükseltilmesinde önemli bir aşama geçilmiş olacaktır."
Mavi Marmara Şehitleri’nin
aileleri 20 Mayıs 2013 tarihinde bir açıklama yaparak Bülent Arınç’ı bu süreçte
görmek istemediklerini 2 Nisan 2013 günü Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun
ev sahipliğinde Bülent Arınç’ın da katılımıyla gerçekleştirilen toplantıya
atıfta bulunarak şu ifadelerle ortaya koymuşlardı: "Bu toplantıda
bizlerin tazminatla ilgili görüşülmesi rahatsızlığımızı bildirmemize rağmen
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç başkanlığındaki heyetin apar topar bu
görüşmeleri planlaması, süreç hakkında rahatsız edici beyanatlarda bulunulması,
davalardan vazgeçileceği beyanatlarının tamamı bizim dışımızda olup karşı olduğumuz
rahatsız edici ifadelerdir. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın bu sürece
olumlu bir katkı sağlayacağını düşünmüyoruz."
Mavi Marmara Şehitleri’nin
ailelerinin süreçteki amacı Mavi Marmara’nın amacı ile birebir örtüşmekte:
Filistin’i özgürleştirmek. Bunu sağlamak için şehit aileleri hükümetten
tazminatın değil, Filistin’i sevince boğacak bir meselenin üzerine düşmesini
istemekte: Filistinli tüm esirlerin, tutuklu ve mahkûmların serbest
bırakılması.
Bülent Arınç bir terazi kurdu. Mavi
Marmara Şehitleri’nin aileleri de uğranılan zulmü tartacak bir terazi kurdular
ve bu terazinin dengesinin küfelere ancak aynı değerin konulması ile
sağlanacağını gördüler: Cana can… Mavi Marmara’da şehit olan 9 insanımızın
kanını dengeleyecek tek şey bütün Filistinli canların/ esirlerin serbest
bırakılmasıdır. Şehit ailelerinin maddi zararının karşılanmasından evvel manen tatmin
olmaları gerçekten isteniyorsa, hükümetin yapması gereken şey çok basittir;
Diplomatik ilişkiyi tüm esirlerin serbest bırakılması şartına bağlamak.
Müvekkilemin istediği şey tam
olarak budur: Filistinli esirlere özgürlük… Mavi Marmara Akdeniz’de onurlu bir
şekilde yüzmeye ancak bu halde devam edebilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder