Gürkan BİÇEN
Suriye üzerinden Orta Doğu’ya
musallat edilen bela Lübnan sınırlarına dayandı ve beklendiği üzere Hizbullah
duruma müdahale etme gereği duydu. Doğrusu Nasrallah’ın açıklamalarından birkaç
gün evvel Hizbullah Genel Sekreter Yardımcısı Şeyh Naim Kasım Hizbullah’ın bu
bela ile baş edebilecek güçte olduğunu ve bunun için İmam Hamanei’nin emrini
beklediğini ilan etmişti. Bu bela İslam Dünyası’nda yayılan bir veba, bedeni
ele geçiren bir kanser hücresi olan tekfircilerden başkası değil.
Istılahi anlamıyla tekfir bir
başkasını İslam dininden çıkmış olarak kabul ve ilan etmektir. Siyasi yüzüyle
tekfircilik İmam Ali döneminde baş gösteren Haricilere kadar uzanan bir algı
bozukluğudur. Tekfircinin mantığı bir başkasının yanlışlığı üzerinden kendi
doğruluğunu ispata dayanır. Yani tekfirci için doğru olmanın/ Müslüman olmanın
ölçütü kendisinin sözlerinin sıhhatinden ziyade, bir başkasının kendisiyle aynı
şeyi söylememesi sebebiyle dinin dışına çıktığı kanaatinde olmasıdır.
Müslüman Dünya’nın iki ana akımı
Sünni ve Şii ekollerinin birbirlerine yönelik tutumunun da incelendiği uluslararası
bir araştırmada Şiileri Müslüman kabul etmeyen Sünnilerin oranı Irak’ta %14,
Lübnan’da %21, Tunus’ta %41, Ürdün’de %43, Mısır’da %53, Filistin’de %40 ve
Fas’ta %50 olarak gösteriliyordu (Bakınız: The World's Muslims: Unity and
Diversity –Pew Research Center). Bu rakamlar Şer Ekseni Amerika ve müttefikleri
tarafından Suriye’de oynanan oyuna katılmak için ülkelerini terk eden binlerce
Tunuslu, Mısırlı, Ürdünlü ve hatta Filistinli tekfircinin kaynağını göstermesi
açısından dikkat çekicidir.
Türk halkı tekfirci mantığın
icraatlarına genel olarak yabancıdır, diyebiliriz. Yaşanan bazı hadiselerin
medyatik boyutu dışında bu kişilerin bakış açılarına dair kayda değer bir bilgi
kamuoyu ile paylaşılmış değildir. Bu kişilerin Türkiye’deki sıradan halka
bakışlarını yansıtması açısından mesleki tecrübemden kaynaklanan iki örneği
zikretmeyi gerekli görüyorum. Bunlardan birincisi Türkiye’de yapılanmaya
çalışan El Kaide unsurlarından iki hücrenin emniyetin teknik takibine yakalanan
telefon görüşmesidir. Bu görüşmede bir hücrenin lideri diğerini arar ve şunları
söyler: “Duydum ki, siz çocuğunu okula gönderene kâfir demeyene kâfir
demiyormuşsunuz.”
Görüldüğü üzere iki hücre lideri
açısından Türkiye’de çocuğunu okula gönderen kişinin kâfir olduğuna dair bir
şüphe bulunmuyor. İhtilafa düştükleri husus çocuğunu okula yollayana kâfir
demeyenin durumu. Telefonun ucundaki şahıs cevap veriyor: “Olur mu öyle şey! Biz
de kafir diyoruz.”
Tekfirci zihniyetin Türk halkına
bakış açısı böyle olduğu için, yıllar evvel İstanbul’da yaşanan, onlarca
kişinin hayatını kaybettiği bir bombalamanın ardından yakalanan kişilere
meselenin hakikatini anlayabilmek için soruyoruz: Bunu niçin yaptınız, yaparken
ne düşündünüz, sivilleri düşünmediniz mi?
Aldığımız cevapla irkiliyoruz:
Niçin dert ediyorsunuz ki? Şayet onlar (ölenler) kâfir ise onlar için
üzülmenize gerek yok. Onlar Müslüman ise Allah onları cennetine koyacaktır.
Yıllar sonra, tekfirci mantık
için bundan ötesi olmadığını Katar’ın emir kulu Yusuf Kardavi’nin Suriye’deki âlimlerin,
memurların ve sivillerin ayrım yapılmaksızın öldürülmesi gerektiği, masum
olanların hakkını Allah’ın alacağı yönündeki kan donduran sözlerini işitince
bir kez daha fark ediyorum. Bilinmelidir ki, bu güruh sadece sakal bırakmayı
değil, okul önlerine, ana caddelere
koydukları bombalı araçlarla masum çocukları, sivilleri öldürmeyi de dinin rüknü
kabul ediyor ve bu cinayetleri işlerken Allah’tan sevap umuyor. Yine bu güruh
sakalları sebebiyle kendilerine Müslümanca yaklaşanların ekseriyetini Müslüman
olarak görmüyor ve onlara ancak tahammül ettiğini düşünüyor. Kendileri gibi
düşünmeyen kişilerin namaz kılıyor, oruç tutuyor, hacca gidiyor olması onların
gözünde bu kişileri Müslüman kılmaya yetmiyor.
Dinin cahili olan bu güruh umulur
ki ıslah olur. Lakin görünen o ki, bu güruh dinin hadimi ve hamisi Hizbullah’ı
hedefe koymakla Allah’ın takdir ettiğini düşündüğümüz yola, helake kapı
aralamış haldedir. Bize düşen ise bu güruhun fasid yüzünü açıklamak ve
Hizbullah’ın eliyle tedip edilmeleri için dua etmektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder