Rivayet olunur ki, Yahudilikten
hoşnut olmayan Şimon Hıristiyanlığa geçer ancak istediğini burada da
bulamayınca İslam’ı araştırmaya başlar ve fakat ömrü vefa etmez. Cenazesinde
hanımı, “Ah Şimon ah, der; Musa’yı küstürdün, İsa’yı da razı edemedin. Muhammed
de seni tanımazsa ne olacak halin?”
Tahrir Meydanı’nı dolduran
kalabalık Hüsnü Mübarek’in gitmesini istediklerini haykırırken Mısır içinde temkinli
bir tutum izleyen İhvan-ı Müslimin, Batılı başkentlerde şayet Mübarek rejimi
devrilirse Batı’nın menfaatleriyle çatışmayacağına dair garanti üstüne garanti
veriyordu. Bu menfaatlerin temelinde ise elbette Siyonist varlığın mevcudiyeti
bulunuyordu. Beklenen oldu ve rejimin tüm unsurları yerinde kalmak şartıyla
Mübarek’in iktidarına son verildi.
Libya’daki çatışmanın açık bir
NATO operasyonuna dönüşmesi ve Kaddafi’nin Cemahiriyye rejiminin son bulması
Batı’nın dikkatini Suriye’ye yöneltmesine de imkân sağladı. Bu dönemde İhvan Siyonist
varlığa yönelik tutumun Mısır’ın ulusal çıkarları ve gururu ile ele alınacağını
dillendiriyordu. Böylece henüz iktidar yolu açılmadan Siyonist varlığa yönelik
Müslüman bakış yerini pragmatist yaklaşıma bırakmış oluyordu.
İhvan, evvela Meclis, ardından da
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde gösterdiği başarının sıhhatine güvenmediği için
ABD başta olmak üzere Batı desteğini aramak üzere Siyonist rejimle Mısır’ın
ilişkilerini düzenleyen Camp David anlaşmasının iptalini gündemden kaldırıyor,
bu anlaşmanın bir kısım maddelerinin yeniden görüşülmesi gerektiğini
söylüyordu. İhvan’ın bu tutumu fikriyatını Siyonist varlığın inkârı temeline
dayayan bir hareketin peygamberini küstürmek anlamına geliyordu. İhvan Musa’yı
küstürmüştü bir kere.
Mısır’daki seçimlere, hassaten
cumhurbaşkanlığı seçimine katılım oranı Tahrir’deki insanların kayda değer bir
kısmının İhvan’ı desteklemediğini, Mursi’nin Mısır halkının ancak dörtte
birinin desteğine sahip olduğunu ortaya koydu. Diğer dörtte bir ise Mübarek
döneminin adamını desteklemişti. Mısır’daki halk ayaklanmasına “bahar”
yakıştırması yapılsa da, bu “bahar” havası ortaya konulan sandıklara
yansımamış, halkın ancak yarısı oy kullanmak üzere sandık başına gitmişti. Demokrasi dininin peygamberi de İhvan’dan razı
olmamıştı. Hal böyle olunca İhvan, konumunu garanti altına alacak, onu halkın
diğer yarısının öfkesinden uzak tutacak yeni bir peygamber arayışına çıkmak
zorunda kaldı. Katar sarayının mollası Karadavi Mursi’nin kulağına “Esad’a söv,
Suriye ile ilişkilerini kes, Suriye muhalefetine desteğini arttır, ülkendeki
Şiilere savaş aç”, diye fısıldarken, “Bu, Muhammed’in yoludur”, demeyi de ihmal
etmedi. Karadavi Mısır’dan ayrılmadan evvel Katar şeyhinin cömert
yardımlarından ve Esad’ın devrilmesi halinde İhvan’ın bir bölge gücü olacağı
hayalinden de bahsetti.
“Hiçbir şeyin değişmemesi için
her şeyin değişmesi gerekir”, diyenler haklı çıktı. Suriye’ye diz çöktürmenin
sosyolojik ve psikolojik meşruiyet alanlarını oluşturan halk ayaklanmaları ile
devrilen diktatörlüklere Suriye’nin teslim olmamasıyla yeniden ihtiyaç duyulur
hale gelindi. Suriye’nin çökmediği bir coğrafyada Siyonist varlığı tanısa bile
İhvan’a siyasi iktidar açısından bir gelecek yok. Netice çok açık: Esad kalıyor ve biz öyle
olmasını istemesek de, Mursi gidiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder