Erdoğan’ın başbakanlığı döneminde
başbakanlık hizmet binası olarak tasarlanıp bitiminden sonra cumhurbaşkanlığı
hizmet binasına çevrilen Ak Saray çevresinde dönen tartışmalar bana
başrollerini Şener Şen ile İlyas Salman’ın oynadığı “Çiçek Abbas” isimli filmde
yer alan, ikilinin “Aksaray, Aksaray,
Aksaray” diyerek çığırtkanlık yaptıkları sahneyi hatırlattı. Erdoğan ve AKP
cenahı vatandaşı dolmuşa bindirecek cezbede “Aksaray/ AK Saray” çığırtkanlığı
yaparken, muhalefet de benzer bir şekilde kendi dolmuşunu öne sürüyor.
Her çağın kendine has ihtiyaçları
olduğu, toplumun kısa, orta ve uzun vadede karşılaşması mümkün gelişmeleri
önceden görüp buna göre hazırlanılması gerektiği tartışma kabul etmez bir
hakikattir. Bin yıl evvelki Anadolu toplumunun şartları, ihtiyaçları ile yüz
yıl evvelki Anadolu toplumunun şartları, ihtiyaçları bir olmadığı gibi, bugünün
Anadolu toplumunun ihtiyaçları da bir değildir. Bu durumda, idarecinin muhtemel
ihtiyaçları da gözetip kamu kaynaklarını azami düzeyde fayda sağlayacak şekilde
kullanması ondan yapması umulandır, diyebiliriz.
Erdoğan’ın inşa ettirdiği bin
odası olduğu rivayet edilen binanın Türkiye Cumhuriyeti’nin başbakanlığı için
önümüzdeki yılları da kapsar bir şekilde ihtiyacı karşılamaya elverişli olarak inşasında
sakınca yoktur. Hakikate dayalı bir inceleme ve planlama ile mevcut başbakanlık
hizmet binasının/ binalarının azami faydayı sağlamaktan uzak olduğuna kanaat
getirilip bu soruna başkaca bir çözüm yolu bulma imkanı yok ise, ekonomik
imkanlar da göz önünde tutularak gelecek dönemin ihtiyaçlarını da gözeten bir
proje hayata geçirilebilir. Bu projede oda sayısının bin olmasının da bir önemi
yoktur. Yeter ki, hesaplanan/ öngörülen orta ve uzun vadeli ihtiyacın
karşılanması açısından gerçek ve kontrol edilebilir verilere dayanılsın.
Başbakanlık hizmet binası olarak
inşa edilecek bir binanın kaçak olduğunu ileri sürmek, öyle değilse bütün
izinlerin ve sair belgelerin ilanını istemek siyasi olarak avantaj sağlayabilir
ancak bu, böylesi binaların zaruri güvenlik koşulları sebebiyle özel bir
statüde inşa edilemeyecekleri anlamına gelmez. Bu binaya karşılık olarak Beyaz
Saray’ı emsal gösterenler Beyaz Saray’ın bütün plan ve projelerine ulaşma
imkanı olacak şekilde her türlü bilgisinin ilan edildiğini mi sanırlar? Bu tarz
bir muhalefet Çiçek Abbas’ın Aksaray çığırtkanlığı gibidir.
Mevcut binayı asıl tartışmalı
hale getiren onun varlığı değildir. Bunun kişiye özel olmasıdır. Bina gösteriş
budalaları adını “Ak Saray” koymuş da olsalar bir hizmet binasıdır. İşin
başında planlandığı gibi başbakanlığın hizmetine tahsis edilmiş olsaydı,
maliyetin şeffaflığına dair itirazlar saklı kalmak kaydıyla, binanın varlığı
bir problem teşkil etmezdi. Ne var ki, Erdoğan başbakanlığın ihtiyaçlarına göre
hazırlanmış bir binayı başbakanlığın ihtiyaçlarıyla doğrudan alakası olmayan
cumhurbaşkanlığı makamının ihtiyaçları için kullanmak istemiş ve bu suretle “el
koymuştur”. Bu ise ya binanın kişiye özel yapıldığını ya da Erdoğan’ın
Davutoğlu’nu ciddiye almadığını, başbakanlığı da bizzat üstleneceğini gösterir.
Bütün birimlerini bir yerde toplayacak şekilde inşa edilen bir başbakanlık
hizmet binasının Erdoğan cumhurbaşkanı olur olmaz cumhurbaşkanlığı hizmet
binasına dönüştürülmesini, başbakanlığın ise birkaç parçaya ayrılacak şekilde
farklı hizmet binalarına dağıtılmasını başka türlü nasıl izah edebiliriz?
Erdoğan bu binanın Türk halkına
layık olduğunu söylerken doğru söylüyordur ama başbakanlık hizmet binası olarak
kullanılması kaydıyla. Erdoğan, bu meseleyi de kızıştırıp birçok konunun
üzerini örterek muazzam medya bombardımanıyla ilerlerken, bizimle “el çabukluğu,
marifet”e dayanan bir oyun oynuyor ve “Bul karayı al parayı” diyor. Çiçek Abbas’ın çığırdığı Aksaray (Ak
Saray) nihayetinde kumarbazın sesinden çok eline dikkat kesileceklerin
bulabileceği bir iskambil kağıdına dönüşüyor.