Gürkan BİÇEN
Malumdur
ki, tarih anlatımı, içine katılan yorumlar, ekleme ve çıkarmalarla herkesin
sofrasına gelebilen bir yemeğe benzer. Bu yönüyle tarih anlatımının bir sonu
yoktur. Ne var ki, bir bilim dalı olarak tarih böyle değildir. Kullandığı
araçlar gereği tarih bilimi birinci derece kaynaklara müracaat etmek
zorundadır. Birinci derece kaynakların olmadığı bir konuda bir birini
doğrulayan ikinci derece kaynaklar da tarih biliminin dayanakları arasında yer
alır. Her iki halde de, tarih bilimi açısından bir iddianın sübutu, kesinlik
kazanması inkarı mümkün olmayacak belge ve bilgilere dayanmasına bağlıdır.
Mesnetsiz rivayetlerle hakikatin farkı, birincisinin su döktükçe çoğalan bir
hamur olmasıdır. Hele ki, size dur diyen yoksa…
Yakın
zaman evvel “Media e Lire” sitesinde yayımlanan bir yazı ve bir röportaj
Arnavut halkının Müslümanlığı kadar Arnavutluk’un İslamlığını da sorgulamanın
kapısını bir kere daha araladı. Bunlardan ilki Alma Prifti imzasını taşıyordu
ve Arnavutların Osmanlı İmparatorluğu döneminde uygulanan ekonomik politikaları
aşmak için Müslüman görünmek zorunda kaldıklarını, aslında onların gizli
Hıristiyanlar olduklarını ileri sürüyordu. İkincisi ise Arnavutluk Cumhuriyeti’nin
Ankara elçisi Genci Mucaj ile H.Çiğdem Yorgancıoğlu’nun yaptığı röportajdı ve
burada Mucaj, Arnavutların dinin Arnavutçuluk olduğunu söylüyordu.
Arnavut
tarihçi Olsi Jazexhi Avrupa Üniversitesi Tarih ve Medeniyet Bölümü tarafından
kabul edilen “Ottomans into Illyrians” isimli doktora tezinde yukarıda
bahsettiğim her iki ismin de atıfta bulunduğu tezlerin geçersizliğini ortaya
koyarken, Arnavut tarihinin son yüz elli yıllık serüvenini Arnavutların
İslamlaşma sürecine de atıflar yaparak ele alıyor. Tezde yer alan yüzlerce atıf
Arnavutların zorla Müslümanlaştırıldığı iddiası kadar “Arnavutların dini
Arnavutçuluktur” iddiasının da sonradan icat edilmiş ve dayatılmış bir algı
olduğunu işaret ediyor. Ekrem Bey Vlora’nın Osmanlı Arnavutluk’undan Anılar
isimli hatıratı ise bugünkü klişe lafların nasıl oluşturulduğunu ve daha sonra
yeniden ve yeniden nasıl şekillendirildiğini/ yorumlandığını göstermesi
açısından özel bir ilgiyi hak ediyor. Bunlar gibi birçok tarihi belge Arnavut
halkının dini yaşantısına ışık tutarken, Olsi Jazexhi’nin da belirttiği üzere, geçmişin
ve bugünün insanları için konumları yer değiştiren din ve kavmiyet/ milliyet
ilişkisini irdeliyor. Bu durumda, “Müslümanlık
kadar Hıristiyanlık ve milliyetçilik de Arnavut halkının gerçekliği değil mi?”,
denilebilir.
Şunu
kabul etmemiz gerekir ki, Arnavutların İslam ile tanışması Osmanlı idaresinin
Balkan coğrafyasında yerleşmesinden önceye rastlasa da, neredeyse tümüyle bir
halkın İslamlaşması anlamında Arnavutların İslam’ı tercih etmesi Osmanlı
dönemine ait bir gerçekliktir. Arnavut bölgesini Osmanlı idaresine açanlar
Arnavut halkının geleceğinin İslam’da olduğunu düşünen Arnavutlar olmuştur. Arnavut
milliyetçileri Gjergj Kastrioti’yi öne çıkarırken, amcaoğlu Hamza Bey Bursa’daki türbesinde
Müslümanların duaları arasındadır. 15.yüzyılda Arnavutlar ile Osmanlılar arasında
süren çatışmalar Arnavutların Osmanlı idaresinin Arnavut topraklarını
bütünleştirme projesi karşısında yerel direnişlerin geri çekilmesiyle son
bulmuştur. Arnavutların ekserisinin Müslüman olması ise ancak 200 yıllık bir
süreçte gerçekleşmiştir. Bu da göstermektedir ki, Arnavut halkı ile Osmanlı
idaresi arasındaki ilişki biçimi temelde zorlamaya dayanmıyordu. Elbette
Müslümanların idaresi altındaki bir devlette Müslümanların belli avantajları
bulunuyordu ancak bir imparatorluk mantığıyla hareket eden Osmanlı devleti dini
aidiyetine bakmaksızın bir çok Arnavut’u birçok bölgeye idareci olarak
atayabiliyordu. Tıpkı “Arnavut’un dini Arnavutçuluktur” diyen Lübnan Valisi
Katolik Vaso Paşa gibi…
Arnavut
halkının Osmanlı tarafından zorla Müslümanlaştırıldığı ve her Arnavut’un
aslında gizli bir Hıristiyan olduğu iddiası Avrupalıları Arnavutlara ılımlı
davranmaya teşvik etmek için kulağa hoş gelebilir ancak bu, atalarımızı açıkça
rencide edecek, onların asla kabul etmeyecekleri bir iddiadır. Böyle bir
iddianın sahibi, Arnavut halkını çevresindeki halkların karşısında küçük
düşürdüğünün farkında değildir. Osmanlı baskısına direnen Sırp, Yunan, Bulgar,
Karadağ ve Hırvat halklarının karşısında zorlama ile din değiştirmiş Arnavut
halkı teorisi kan, dil ve kültür bağıyla bağlandığımız tüm insanları/ halkımızı
aşağılar mahiyettedir. Göğsünü Osmanlı toplarının karşısında siper etmiş
kahraman Arnavut imajıyla Arnavut milliyetçiliğini yükseltmek isteyenlerin
böylesi bir teze sahip çıkmaları, mesele Arnavut’un dinine geldiğinde tüm bu
kahramanlıkları bir kalemde silip atmaları düşündürücüdür.
Evet,
atalarımız bir zamanlar Hıristiyanlardı. Bu onların pagan yaşantılarından sonra
yaptıkları doğru bir tercihti. İslam’ın kendilerine ulaşmadığı bir dönemde
Arnavut halkının, aslen ilahi bir din olan ve Müslümanların da yüce bir
peygamber olarak kabul ettikleri İsa’nın (as) dinine tabi olmaları onları da
yücelten bir karardı. Yine atalarımız İsa’nın getirdiği ile aynı kaynaktan
gelen yeni dini de aynı şekilde kabul ettiler. Bu onların kararıydı ve biz
onların bu kararına saygı duymak zorundayız. Biz Arnavutlar artık Müslüman’ız
ve paganlıktan Hıristiyanlığa geçtiğimiz zamanki gibi bununla gurur duyuyoruz.
Kültürümüz, günlük hayatımız, dilimiz İslam dininin verdiği ruh ile yeniden
şekillendi. Kavmimizin binlerce yıldır getirdiği ve bizi Arnavut yapan o
kararlı söz, Besa “Kur’ansız besa olmaz” sözünde görüleceği üzere İslam temelinde
yeniden yükseldi.
Müslüman
Arnavut halkının içinde Hıristiyan kalanlar da vardır ve onların her birisi de
saygın insanlardır. Onlar atalarımızın o tarihi dönüm noktasında İsa’nın sözüne
sadakatin daha uygun olacağına kanaat getirenlerin torunlarıdır. Müslüman
Arnavutlar için İsa ile Muhammed arasında bir fark yoktur. Müslüman Arnavutlar
için sadece Hıristiyan Arnavutlar değil, tüm Hıristiyanlar saygıya layıktır. Bununla
birlikte, Müslüman Arnavutlar Hıristiyan Arnavutlardan da aynı saygıyı görmek
istemektedirler. Müslümanlar Arnavutçuluk peşinde değildir. Kendi kanından
olanlara düşmanlık yapmayacakları gibi kendi inancından olanlara da düşmanlık
yapmazlar. Yine Müslüman Arnavutlar kendi inancından olmayanlardan bir saldırı
gelmedikçe hiçbir halka karşı dinin sınırlarını aşacak eylemlerde de bulunmazlar.
Böylesi bir saldırı karşısında ise ancak dinin emrettiği adalet ve merhamet
ölçüleri çerçevesinde karşılık verirler. Bu sınırları aşarken kendini İslam’a
nispet eden her kim varsa onun İslam ile ancak zayıf ve çürük bir bağı
olabilir. Zira Müslüman Arnavut, Alija İzzetbegovic’in “Düşmanlarımıza tek bir borcumuz
var; adalet” sözünün takipçisidir.
Müslüman
Arnavutlar Arnavut bölgesinin tamamında ekseriyete sahiptirler ve bunun
neticesinde bu topraklarda İslam’ın yol göstericiliği altında barış ve huzur
içinde yaşamak istemektedirler. Bu istek sadece Hıristiyan Arnavutlarla
birlikteliği değil, bugün için bize düşmanlık çizgisinde görülen diğer halkları
da kapsamaktadır. Müslüman Arnavutlar Hıristiyan halkların İsa’nın gerçek
takipçileri olmalarını, her türlü milliyetçilikten arınmalarını
dilemektedirler. Başta Sırplar olmak
üzere, bölge halklarının milliyetçiliklerden arınmış gerçek İseviler ve gerçek
Muhammediler olarak bu iki büyük peygamberin barış çağrısına uygun bir şekilde,
hiçbir büyük gücün kuklası ve aracı olmaksızın hep birlikte yaşayabilecekleri
bir bölgenin özlemini çekmektedirler. Yine Müslüman Arnavutlar yeryüzünün
tamamının Allah’a ait olduğuna ve Allah’ın yeryüzünü salih kullarının idaresine
vereceğine, Arnavut bölgesinin de bu vaadin dışında olmadığına inanmaktadırlar.
Tüm bunların gerçekleşebilmesi için Müslüman Arnavutların varlığı kadar Müslüman
bir Arnavutluk’un var olması da gerekir. Hıristiyan Arnavutların ve
diğerlerinin barış ve huzur içinde müreffeh bir Arnavut bölgesini kurmak üzere
Müslüman Arnavutlarla birlikte hareket etmeleri, onları baskı ile din
değiştirmiş insanların torunları olarak aşağılamalarından çok daha hayırlıdır.
Müslüman
Arnavutları tarih biliminin kabul etmediği safsatalarla rencide edenler
yanılgıdadır. Prifti de Mucaj da yanılgıdadır. Atalarımızın ekseriyetinin İslam’da
karar kıldığı günden bu yana Arnavut’u var eden din İslam’dır. Müslüman bir
Arnavutluk ise bölge barışının yeniden tesisinin temel şartıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder