Translate

16 Mart 2015 Pazartesi

Bugün Arnavut’u var eden İslam’dır

Gürkan BİÇEN

Malumdur ki, tarih anlatımı, içine katılan yorumlar, ekleme ve çıkarmalarla herkesin sofrasına gelebilen bir yemeğe benzer. Bu yönüyle tarih anlatımının bir sonu yoktur. Ne var ki, bir bilim dalı olarak tarih böyle değildir. Kullandığı araçlar gereği tarih bilimi birinci derece kaynaklara müracaat etmek zorundadır. Birinci derece kaynakların olmadığı bir konuda bir birini doğrulayan ikinci derece kaynaklar da tarih biliminin dayanakları arasında yer alır. Her iki halde de, tarih bilimi açısından bir iddianın sübutu, kesinlik kazanması inkarı mümkün olmayacak belge ve bilgilere dayanmasına bağlıdır. Mesnetsiz rivayetlerle hakikatin farkı, birincisinin su döktükçe çoğalan bir hamur olmasıdır. Hele ki, size dur diyen yoksa…

Yakın zaman evvel “Media e Lire” sitesinde yayımlanan bir yazı ve bir röportaj Arnavut halkının Müslümanlığı kadar Arnavutluk’un İslamlığını da sorgulamanın kapısını bir kere daha araladı. Bunlardan ilki Alma Prifti imzasını taşıyordu ve Arnavutların Osmanlı İmparatorluğu döneminde uygulanan ekonomik politikaları aşmak için Müslüman görünmek zorunda kaldıklarını, aslında onların gizli Hıristiyanlar olduklarını ileri sürüyordu. İkincisi ise Arnavutluk Cumhuriyeti’nin Ankara elçisi Genci Mucaj ile H.Çiğdem Yorgancıoğlu’nun yaptığı röportajdı ve burada Mucaj, Arnavutların dinin Arnavutçuluk olduğunu söylüyordu.

Arnavut tarihçi Olsi Jazexhi Avrupa Üniversitesi Tarih ve Medeniyet Bölümü tarafından kabul edilen “Ottomans into Illyrians” isimli doktora tezinde yukarıda bahsettiğim her iki ismin de atıfta bulunduğu tezlerin geçersizliğini ortaya koyarken, Arnavut tarihinin son yüz elli yıllık serüvenini Arnavutların İslamlaşma sürecine de atıflar yaparak ele alıyor. Tezde yer alan yüzlerce atıf Arnavutların zorla Müslümanlaştırıldığı iddiası kadar “Arnavutların dini Arnavutçuluktur” iddiasının da sonradan icat edilmiş ve dayatılmış bir algı olduğunu işaret ediyor. Ekrem Bey Vlora’nın Osmanlı Arnavutluk’undan Anılar isimli hatıratı ise bugünkü klişe lafların nasıl oluşturulduğunu ve daha sonra yeniden ve yeniden nasıl şekillendirildiğini/ yorumlandığını göstermesi açısından özel bir ilgiyi hak ediyor. Bunlar gibi birçok tarihi belge Arnavut halkının dini yaşantısına ışık tutarken, Olsi Jazexhi’nin da belirttiği üzere, geçmişin ve bugünün insanları için konumları yer değiştiren din ve kavmiyet/ milliyet ilişkisini irdeliyor.  Bu durumda, “Müslümanlık kadar Hıristiyanlık ve milliyetçilik de Arnavut halkının gerçekliği değil mi?”, denilebilir.

Şunu kabul etmemiz gerekir ki, Arnavutların İslam ile tanışması Osmanlı idaresinin Balkan coğrafyasında yerleşmesinden önceye rastlasa da, neredeyse tümüyle bir halkın İslamlaşması anlamında Arnavutların İslam’ı tercih etmesi Osmanlı dönemine ait bir gerçekliktir. Arnavut bölgesini Osmanlı idaresine açanlar Arnavut halkının geleceğinin İslam’da olduğunu düşünen Arnavutlar olmuştur. Arnavut milliyetçileri Gjergj Kastrioti’yi öne çıkarırken, amcaoğlu Hamza Bey Bursa’daki türbesinde Müslümanların duaları arasındadır. 15.yüzyılda Arnavutlar ile Osmanlılar arasında süren çatışmalar Arnavutların Osmanlı idaresinin Arnavut topraklarını bütünleştirme projesi karşısında yerel direnişlerin geri çekilmesiyle son bulmuştur. Arnavutların ekserisinin Müslüman olması ise ancak 200 yıllık bir süreçte gerçekleşmiştir. Bu da göstermektedir ki, Arnavut halkı ile Osmanlı idaresi arasındaki ilişki biçimi temelde zorlamaya dayanmıyordu. Elbette Müslümanların idaresi altındaki bir devlette Müslümanların belli avantajları bulunuyordu ancak bir imparatorluk mantığıyla hareket eden Osmanlı devleti dini aidiyetine bakmaksızın bir çok Arnavut’u birçok bölgeye idareci olarak atayabiliyordu. Tıpkı “Arnavut’un dini Arnavutçuluktur” diyen Lübnan Valisi Katolik Vaso Paşa gibi…

Arnavut halkının Osmanlı tarafından zorla Müslümanlaştırıldığı ve her Arnavut’un aslında gizli bir Hıristiyan olduğu iddiası Avrupalıları Arnavutlara ılımlı davranmaya teşvik etmek için kulağa hoş gelebilir ancak bu, atalarımızı açıkça rencide edecek, onların asla kabul etmeyecekleri bir iddiadır. Böyle bir iddianın sahibi, Arnavut halkını çevresindeki halkların karşısında küçük düşürdüğünün farkında değildir. Osmanlı baskısına direnen Sırp, Yunan, Bulgar, Karadağ ve Hırvat halklarının karşısında zorlama ile din değiştirmiş Arnavut halkı teorisi kan, dil ve kültür bağıyla bağlandığımız tüm insanları/ halkımızı aşağılar mahiyettedir. Göğsünü Osmanlı toplarının karşısında siper etmiş kahraman Arnavut imajıyla Arnavut milliyetçiliğini yükseltmek isteyenlerin böylesi bir teze sahip çıkmaları, mesele Arnavut’un dinine geldiğinde tüm bu kahramanlıkları bir kalemde silip atmaları düşündürücüdür.

Evet, atalarımız bir zamanlar Hıristiyanlardı. Bu onların pagan yaşantılarından sonra yaptıkları doğru bir tercihti. İslam’ın kendilerine ulaşmadığı bir dönemde Arnavut halkının, aslen ilahi bir din olan ve Müslümanların da yüce bir peygamber olarak kabul ettikleri İsa’nın (as) dinine tabi olmaları onları da yücelten bir karardı. Yine atalarımız İsa’nın getirdiği ile aynı kaynaktan gelen yeni dini de aynı şekilde kabul ettiler. Bu onların kararıydı ve biz onların bu kararına saygı duymak zorundayız. Biz Arnavutlar artık Müslüman’ız ve paganlıktan Hıristiyanlığa geçtiğimiz zamanki gibi bununla gurur duyuyoruz. Kültürümüz, günlük hayatımız, dilimiz İslam dininin verdiği ruh ile yeniden şekillendi. Kavmimizin binlerce yıldır getirdiği ve bizi Arnavut yapan o kararlı söz, Besa “Kur’ansız besa olmaz” sözünde görüleceği üzere İslam temelinde yeniden yükseldi.

Müslüman Arnavut halkının içinde Hıristiyan kalanlar da vardır ve onların her birisi de saygın insanlardır. Onlar atalarımızın o tarihi dönüm noktasında İsa’nın sözüne sadakatin daha uygun olacağına kanaat getirenlerin torunlarıdır. Müslüman Arnavutlar için İsa ile Muhammed arasında bir fark yoktur. Müslüman Arnavutlar için sadece Hıristiyan Arnavutlar değil, tüm Hıristiyanlar saygıya layıktır. Bununla birlikte, Müslüman Arnavutlar Hıristiyan Arnavutlardan da aynı saygıyı görmek istemektedirler. Müslümanlar Arnavutçuluk peşinde değildir. Kendi kanından olanlara düşmanlık yapmayacakları gibi kendi inancından olanlara da düşmanlık yapmazlar. Yine Müslüman Arnavutlar kendi inancından olmayanlardan bir saldırı gelmedikçe hiçbir halka karşı dinin sınırlarını aşacak eylemlerde de bulunmazlar. Böylesi bir saldırı karşısında ise ancak dinin emrettiği adalet ve merhamet ölçüleri çerçevesinde karşılık verirler. Bu sınırları aşarken kendini İslam’a nispet eden her kim varsa onun İslam ile ancak zayıf ve çürük bir bağı olabilir. Zira Müslüman Arnavut, Alija İzzetbegovic’in “Düşmanlarımıza tek bir borcumuz var; adalet” sözünün takipçisidir.

Müslüman Arnavutlar Arnavut bölgesinin tamamında ekseriyete sahiptirler ve bunun neticesinde bu topraklarda İslam’ın yol göstericiliği altında barış ve huzur içinde yaşamak istemektedirler. Bu istek sadece Hıristiyan Arnavutlarla birlikteliği değil, bugün için bize düşmanlık çizgisinde görülen diğer halkları da kapsamaktadır. Müslüman Arnavutlar Hıristiyan halkların İsa’nın gerçek takipçileri olmalarını, her türlü milliyetçilikten arınmalarını dilemektedirler.  Başta Sırplar olmak üzere, bölge halklarının milliyetçiliklerden arınmış gerçek İseviler ve gerçek Muhammediler olarak bu iki büyük peygamberin barış çağrısına uygun bir şekilde, hiçbir büyük gücün kuklası ve aracı olmaksızın hep birlikte yaşayabilecekleri bir bölgenin özlemini çekmektedirler. Yine Müslüman Arnavutlar yeryüzünün tamamının Allah’a ait olduğuna ve Allah’ın yeryüzünü salih kullarının idaresine vereceğine, Arnavut bölgesinin de bu vaadin dışında olmadığına inanmaktadırlar. Tüm bunların gerçekleşebilmesi için Müslüman Arnavutların varlığı kadar Müslüman bir Arnavutluk’un var olması da gerekir. Hıristiyan Arnavutların ve diğerlerinin barış ve huzur içinde müreffeh bir Arnavut bölgesini kurmak üzere Müslüman Arnavutlarla birlikte hareket etmeleri, onları baskı ile din değiştirmiş insanların torunları olarak aşağılamalarından çok daha hayırlıdır.


Müslüman Arnavutları tarih biliminin kabul etmediği safsatalarla rencide edenler yanılgıdadır. Prifti de Mucaj da yanılgıdadır. Atalarımızın ekseriyetinin İslam’da karar kıldığı günden bu yana Arnavut’u var eden din İslam’dır. Müslüman bir Arnavutluk ise bölge barışının yeniden tesisinin temel şartıdır.

Hiç yorum yok: