Gürkan Biçen
Birkaç gün evvel aralarında Soros
destekli Edi Rama’nın da yer aldığı, yolsuzluğa batmış Arnavutluk hükümeti
Amerika ve Siyonist rejim tarafından adım adım yürütülen planın önemli bir
aşamasını icra ederek, İran İslam Cumhuriyeti ile diplomatik ilişkileri
kestiğini ilan etti. Arnavutluk hükümetinin bahanesi ve iddiası Arnavutluk
devletinin kurumlarına ait internet sitelerine yönelik bir siber saldırının
arkasında İran’ın olduğu şeklindeydi. Amerikan elçisinin Tiran’daki oyuncağı
Rama kameranın karşısında bu “aşırı tepki”yi almak zorunda olduklarını
söylerken, Amerikan elçisinin kendisine yolladığı metni okuyordu. Arnavutluk
Cumhuriyeti ve Arnavutlar ile İran İslam Cumhuriyeti ve İranlılar arasında
bundan on yıl öncesine kadar gözle görülür her hangi bir problem yokken, ne
oldu da ilişkiler kopma noktasına geldi? Şimdi geçmişe dönme vakti.
Enver Hoxha rejiminin yıkılmasının hemen ardından Arnavutluk Amerika’nın vasal devletleri arasına katıldı. Arnavutlar da Amerikan desteğini arkasına alan ve bu yolla güvende olduklarına inandırılan bir halka dönüştü. 1999 yılında gelen NATO operasyonu ile Kosova’nın Sırbistan’ın askeri ve siyasi varlığından arındırılmasının bedeli olarak Arnavutlar, Amerikan çıkarlarını korumak için Adriyatik’ten Sırbistan sınırlarına ve hatta içlerine kadar tüm bir Arnavut bölgesini Amerikan elçilerinin yönetimine bıraktılar. Pek çok vasal ülkede olduğu gibi Arnavutluk ve Kosova’da bulunan siyasi ve idari yapıların başındaki figürler Tiran ve Priştine’de ikamet eden Amerikan elçilerinin emir ve talimatlarını yerine getiren kişilerden ibarettir. Bugün itibariyle siyasi ikbalini Amerika ile uyum içinde ve Amerika’nın gösterdiği yolda gören hiçbir Arnavut siyasetçinin Amerikan elçisinin talimatları dışına çıkma imkânı bulunmamaktadır. İran İslam Cumhuriyeti ile ilişkiler bahsinde ise bu kurallar çok daha sıkıdır. Öyle ki Wikileaks belgelerinde açığa çıktığı üzere, Arnavutluk hükümetinin Tahran ile Tiran arasında yolcu taşımacılığı alanında doğrudan uçuşlara izin verme hatta öğrenci değişimini konu alan bir eğitim anlaşması yapma kudreti bile bulunmamaktadır. Arnavut bakanlar İran’la ilgili her hususu Amerikan elçisine iletmekte ve Washington’dan gelen talimata göre davranmaktadırlar. Bu ilişkide Amerika emreden, Arnavutluk ise emre itaat eden konumundadır.
2013 yılında Amerika vasal devlet Arnavutluk’a, 1979-1980’den bu yana İran İslam Cumhuriyeti’ne karşı terör faaliyetleri yürüten, kendisine “Halkın Mücahitleri” adını veren ancak gerek İran içinde yüzlerce siyasetçi, aydın ve bilim adamını öldürmesi ve gerekse Saddam Hüseyin’in despotik rejiminin İran’a karşı yürüttüğü savaşta Irak ordusuyla birlikte hareket ederek kendi ülkesine saldırıp yaklaşık 12 bin İranlıyı katletmesi sebebiyle İran halkı tarafından “Halkın Münafıkları” olarak anılan terör örgütünü Arnavutluk topraklarına yerleştirmesini emretti. Böylelikle Arnavutluk Halkın Mücahitleri terör örgütünün Irak’taki kamplarında kalan 4 bin civarındaki teröristi Arnavutluk’a kabul etti. Bugün Arnavutluk, İran İslam Cumhuriyeti’ni yıkmayı amaçladığını ilan eden ve bugün de İran içinde terör faaliyetlerini sürdüren bir örgüte ev sahipliği yapmak suretiyle daha evvel hiçbir problemi olmadığı bir ülkeyle kendisine ait olmayan bir sorun temelinde hasım haline gelmiştir. Arnavutluk’un terörü destekleyen, teröristleri koruyan bir ülke haline dönüşmesi ve söz konusu teröristlerin ardında Amerika’nın olması bu teröristleri Arnavutluk devletinin yasalarını da umursamaz kılmıştır. Halkın Mücahitleri terör örgütünün Arnavutluk’taki faaliyetlerini az çok bilen her vicdanlı kişi, bu teröristlerin Tiran sokaklarında Arnavut polis memurlarına saldırdığını, Arnavut gazetecileri tartakladığını, kendilerinin Arnavutluk’ta bulunmasını yasal ve doğru bulmayan kimseler hakkında karalama kampanyaları yürüttüklerini ve bunun için basının bir kısmına para aktardıklarını, halen bulundukları Manza Kampı’nda yine terör örgütü hiyerarşisi içinde yaşadıklarını, terör örgütünün idari kadrolarını “komutan” olarak isimlendirdiklerini, Manza Kampı’nda İran İslam Cumhuriyeti aleyhine yalan haberler üretmek ve bunları yaymak ve İran’a yönelik siber saldırılar düzenlemek için devasa bir dijital şebekeye ve sınırsız imkânlara sahip olduklarını teslim edecektir. Yine örgütün Arnavutluk’a yerleştirilmesinden sonra örgütten ayrılmak isteyenlerin örgüt tarafından hain ilan edildiği ve Arnavut hükümetinin de örgütün hain kabul ettiği bu kişileri korumadığı, bu kişilerin ve ailelerinin Tiran sokaklarında saldırıya maruz kaldıkları sır değildir. Bundan ayrı olarak, örgüt kendisinden uzaklaşarak İran’a dönmek isteyenleri engelleyebilmek için Amerika’nın desteğiyle Arnavutluk hükümetini de tehdit eder haldedir. Tüm bunların ötesinde Amerika’nın ve Halkın Mücahitleri terör örgütünün işleyen planının içinde bir ara nokta vardır: İran İslam Cumhuriyeti Büyükelçilik binasının Halkın Mücahitleri terör örgütüne teslim edilmesi.
Amerika İran İslam Cumhuriyeti’nin
Tiran’daki Büyükelçilik binasının tümüyle boşaltılmasını Arnavutluk hükümetinden
istemektedir. Arnavutluk Amerika’nın bu emrinin gereği olarak İran İslam
Cumhuriyeti Büyükelçilik binasını içeriden koruyan İranlı güvenlik
görevlilerinin de ülkeden ayrılmasını istemiştir. Böylelikle bina korumasız
bırakılmış, saldırı ve işgale hazır hale getirilmiştir. Bu planın ikinci
adımında Büyükelçilik binasının terör örgütünün lideri Meryem Recevi’ye teslim
edilmesi yer almaktadır. Bu yolla Amerika sürgünde bir İran hükümeti inşa
etmeyi, diğer vasallarına bu hükümeti tanımayı ve bu hükümetle ilişki
kurmalarını emretmeyi ve terör örgütünün İran içindeki terör faaliyetlerini
sürgündeki hükümet ile İran içindeki hükümet arasındaki güç çatışması olarak
sunmayı amaçlamaktadır. Bu amacına ulaşmak için de vasal devlet Arnavutluk’a
İran İslam Cumhuriyeti’ne karşı bir bahane sağlaması gerekmektedir. Başa
dönersek, bu bahane siber saldırıdır.
İran İslam Cumhuriyeti’nin Arnavutluk
devletinin kurumlarına ait internet sitelerine yönelik siber saldırıda
bulunmaya ihtiyacının olmadığı gerçeği bir yana, Amerika’nın en gelişmiş
insansız hava araçlarını kontrol edip hasarsız bir şekilde İran topraklarına
indirecek kadar gelişmiş bir elektronik harp tecrübesine sahip bir ülkenin
ortalamanın az üzerinde bilgi ve tecrübeye sahip kişilerin dahi
gerçekleştirebileceği siber saldırılarda bulunacağını ve ardında iz
bırakacağını düşünmek bile abesle iştigaldir. Bu bahaneyi Amerikan elçisinin
Arnavutluk’taki emir subayı Edi Rama’ya sağlayanlar da Arnavutluk’un Manza
Kampı’na yerleştirdiği terör örgütü üyeleridir. Halkın Mücahitleri terör örgütü
üyelerinin İran İslam Cumhuriyeti’ne neredeyse her gün siber saldırı
düzenlediği bir ortamda, bu kişilerin Amerika ve Arnavutluk hükümetinin bilgisi
dahilinde böylesi bir sahte siber saldırıda bulundukları açıktır.
Biz, anavatandaki ve diasporadaki
vatansever Arnavutlar, Arnavutluk’un
yozlaşmış siyasetçilerinin anavatanımızı Amerikan çıkarlarına peşkeş
çektiklerini ve devletimizi gerçekte dost olan halk ve devletlerle hasım haline
getirmeye çalıştıklarını biliyoruz. Bildiğimiz bir diğer husus ise Halkın
Mücahitleri terör örgütünün İran İslam Cumhuriyeti’nin Tiran Büyükelçilik
binasına girebilmek için gün saydığıdır. Ne var ki sevinmeleri için vakit çok
erken. Arnavut halkı elbette uyanacak ve anavatanımızı terör kampına çeviren
siyasetçilerden, ülkemizin ve devletimizin başını belaya sokan yabancı
teröristlerden ve tüm bunların arkasında yer alan Amerikan-Siyonist güç
birliğinden kurtulacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder