Kendi yayınlarından başkasına
gözlerini, kendi ağabeylerinden başkasına kulaklarını kapamış bir grup insan
Fatih Camii’nde toplanıp Lübnan Hizbullah’ına lanet etmişler. Kendilerine “Suriye
Halkıyla Dayanışma Platformu” diyen ve okudukları metin içinde “Türkiyeli
Müslümanlar” olduklarını söyleyen bu grubun ağzına bakarsanız Hizbullah
Suriye’de ümmete ihanet etmiş.
Her şeyden evvel şunu belirtmek
gerekir ki, “Suriye Halkıyla Dayanışma Platformu” imzalı açıklamada başkaca bir
ayrıntı yer almadığından bu platformu hangi kurumların oluşturduğunu halkımızın
(şayet açıklamanın muhatabı halk ise) anlaması mümkün görünmüyor. Bu haliyle
“Suriye Halkıyla Dayanışma Platformu” kendi isimlerini “Ne olur ne olmaz”
kaygısıyla açığa vermek istemeyen, yaptıkları işin sorumluluğunu doğrudan
yüklenmekten kaçınan bir grup köylü kurnazının icat ettiği bir paravana
dönüşüyor.
Öte yandan, açıklamada yer aldığı haliyle, Türkiye’de
ne sivil ne de siyasi düzlemde bir grup olarak kabul edilebilecek “Türkiyeli
Müslümanlar”, diye bir şey vardır. Bu gruba göre, yaptıkları açıklamada yer
alan hususlara katılmayanlar Türkiye’de yaşasa bile “Türkiyeli Müslüman”
olamıyor. O halde kim bu “Türkiyeli
Müslümanlar” Bu isim de, tıpkı “platform” gibi, bir “vurdu-kaçtı” için öne
sürülmüş olmaktan başka bir anlam ifade etmiyor. Böyle de olsa, biz bu grubun
kimlerden müteşekkil olduğunu, hangi tezgâhın ipi olduğunu biliyoruz. Bu
bilgimize istinaden açıkça diyoruz ki, “Sizin gücünüz Hizbullah’a yetmez!”
Hizbullah bir kurgunun değil
pratik bir zorunluluğun neticesi olarak varlık sahnesinde vücut bulmuştur.
Hizbullah, Veliyyi Fakih’in (O dönemde İmam Humeyni idi) İslam Dünyası’nın azılı
düşmanları Amerika ve Siyonizm’e verdiği cevabın mücessem halidir. Bu nedenle
Hizbullah İslam’ın ve Müslümanların maslahatını belirleyen tüm kararlarda
önceliği Veliyyi Fakih’e bırakır. Türkiye’deki İslamcı eskitmesi çevrelerden
farklı olarak belirli bir nihai hedefe sahiptir. Bu hedefe ulaşmak için
izlediği uzun ve meşakkatli yolu aydınlatan liderleri hareketin teorisi ile
pratiğini kendi hayatlarında bir araya getirmiş şahsiyetlerdir. Öyle ki, Seyyid
Abbas Musavi ve İmad Mugniye örneğinde olduğu gibi Hizbullah’ın birçok üst
düzey yetkilisi düşman saldırılarında şehit olmuştur. Bunun için sadıkların
efendisi Seyyid Hasan Nasrallah, “Her şey Direnişin hizmetindedir; Seyyid
Abbas, ulema, yiğitlikler, şecaatler, siyaset, kurum, mal ve propaganda; tamamı
Direnişin hizmetindedir. Direniş siyasetin, kurumların, kişilerin ve dünya
malının hizmetinde değildir. Direniş Allah’ın kuludur ve zafer peşindedir. Bu
yüzdendir ki Lübnan’da Direniş zafere ulaşmıştır.”, demektedir.
Hizbullah’ı, Fatih’teki
bürolarında, AKP’nin kendilerine tahsis ettiği tarihi mahallerde, nargile
höpürdettikleri çay bahçelerinde anlatageldikleri hikâyelerle tasavvur edenler,
onu kendileri gibi rüzgârın önünde savrulan bir yaprak sananlar hamdolsun ki
yanılıyorlar. Onların sayıklamalarının aksine Hizbullah engin bir gönlün, derin
bir bakışın, sonsuz bir sabrın ve ilahi aşkın mahsulüdür. Bire yüz veren bir
başaktır Hizbullah. Nasrallah Hizbullah’ın 2006’daki zaferini açıklarken, “Bu
zaferin sebepleri akılla, planlamayla, koordinasyonla, eğitimle, silahla izah
edilebilir. Biz dağınık ve düzensiz bir direniş değiliz ki çakılıp kalalım. Biz
karman çorman bir direniş değiliz. Takvası, aşkı, irfanı, bilinci ve adaleti
olan eğitimli bir direnişiz ve zaferimizin sırrı budur.”, diyordu.
Yine Hizbullah İran İslam
Cumhuriyeti’nde mücessem hale gelen Velayet-i Fakih inancına sadık bir
harekettir ve Veliyyi Fakih’in basiretinin gölgesindedir. Hizbullah’ın/
Nasrallah’ın sözleri blöf değil, Allah’ın izniyle düşmanın yüzleşeceği
hakikattir. Sizlerin sırtınızı dayadığınız pragmatist politikacıların Obama’ya
iman etmelerinin hilafına Nasrallah Allah’a ve O’nun hükümlerinin icrasına
memur olan ve yanında hikmeti ve izzeti bulunduran Fakih’e itibar eder.
Bütün Batı Dünyasını ve
işbirlikçilerini arkasına almasına rağmen Siyonistlerin gücü Hizbullah’a
yetmedi. 2000 yılında süklüm püklüm terk ettikleri Lübnan’a 2006 yılında bir
kez daha girme hayalleri kursaklarında kaldı. Patronunuz Davutoğlu ne 2000’i ne
2006’yı ne 2009’u ne de 2011’i doğru okuyabildi. Oryantalist bakış açısıyla
malul bu patron 2013’ü de yanlış okuyor ve sizi de bu yanlışın ardından
sürüklüyor. Dikkat edin! Bush’un gücü
Hizbullah’a yetmedi. Obama’nın gücü Hizbullah’a yetmedi. Hal böyleyken, gözleri
ve kulakları Obama’nın dudaklarına kilitlenmiş patronunuzun Hizbullah’a güç
yetirebileceğini mi sanıyorsunuz?
Sizin gücünüz Hizbullah’a yetmez…
Boyunuzu aşan laflarla doldurulmuş pankartlarla caminin bahçesini kirletmeden,
patronunuz üzerinize “For Sale” etiketi yapıştırmadan ofislerinize dönünüz.
Sonra, Namık Kemal’in “Muini zalimin dünyada erbâb-ı denâettir/ Köpektir zevk
alan sayyâd-ı bi-insafa hizmetten”, dizelerini mırıldanıp patronunuzun Mavi
Marmara şehitlerinin üzerine yapıştırdığı “For Sale” etiketini düşününüz.
1 yorum:
ümmete ihanet edenler ırakta suriyede abd ile müttefik olup kadınlara tecavüze çocukların katline ortak olanlardır.halkları dinle uyuşturup sonra dinle düşmanlaştırıp ve yine dinle yerlerinizi sağlamlaştırıyorsunuz ya dinle oynuyor halkla oynuyorsunuz ya unutmayın ki allah ile ve gerçek Allah tarartarlarıyla oynayamazsınız çünkü kaybedersiniz !!!!!
Yorum Gönder