Müslümanların dikkatlerini bir
noktaya toplamalarını, yerel ve uluslararası istikbara, bu istikbarın ümmeti
parçalamaya yönelik planlarına karşı uyanık kalmalarını sağlayan; ayaklarını
İslam İnkılâbı’nın kutlu zemininde sabitleyenler ile bu zeminden kayanları
ayıran Kudüs Günü bu yıl, bu günün banisi İmam Humeyni’nin “Birader”i İmam Hamaney ve velayete sadakatin
mücessem hali Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah’a yönelik
aşağılık saldırılara şahitlik etti.
Küresel istikbarın ve
emperyalizmin karakollarından birisi olan Türkiye örneğini ele alırsak, İslam İnkılab’ının Kudüs’ün özgürlüğüne doğru
yürüyüşünü sona erdirmek, bu özgürlük yolunda maddi ve manevi açıdan en ciddi
ve mücehhez halk hareketi olan Direniş’i Filistin denkleminden çıkarmak için
kurulan komplonun, yürütülen stratejinin koçbaşı Ak Parti hükümetinin Batılı
müttefiklerine güvenerek çatışmanın bir tarafı olarak müdahil olduğu Suriye
meselesinde yüzleşmek zorunda kaldığı stratejik hezimet, hükümet ve, partinin
üst düzey yetkililerini, hükümet ve parti ile ilişkilerini et-tırnak seviyesine
getirmiş birçok sivil toplum kuruluşu temsilcisini, kaderlerini partinin
iktidarına bağlamış ve şu ana kadar Suriye’de akan kanın durmaması için kara
propaganda yürütmüş yazar müsveddelerini İslam İnkılâbı’na, Hizbullah’a ve bu
yolun takipçilerine karşı kalplerinde beslediklerini kusma noktasına getirdi,
diyebiliriz. Bu cümleden olmak üzere, kuklalar ve patronun değil kuklanın
soytarıları, İmam Hamaney’i Esed ile birlikte Suriye’de kan dökmekle,
Hizbullah’ı ise “Hizbuşşeytan” olmakla itham ettiler.
Türklere her şey mubah
Küresel istikbarın piyonu olan bu
güruhun iddialarına, daha evvel yeterince ele aldığımız için, cevap verecek
değiliz ancak İslam İnkılâbı ve Direniş yolunda ilerlerken Türkiye’nin/
Türklerin/ Türk İslamcıların her konuda mutad hale getirdikleri çifte standarda
az da olsa değinmek icap ediyor.
Türkler/ Türk İslamcılar,
ülkelerini NATO toprağı olarak ilan eden bir hükümete sahipken, ülkeleri NATO
üssünden başka bir şey değilken, ülkelerinin savunmasını NATO’ya havale etmişlerken,
Amerikan askerleri, askeri danışmanları ülkelerinde cirit atarken bağımsız ve
kahraman olduklarını öne sürerek, ülkesinde hiçbir yabancı askeri üs bulunmayan,
hiçbir askeri pakta üye olmayan, ülkesinin kara, deniz ve hava sahasını tamamen
kendi halkının gücüyle savunan İran İslam Cumhuriyeti’ni Rus emperyalizminin
kuklası olarak itham etmekten utanmazlar.
Türkler/ Türk İslamcılar
geçmişlerindeki Osmanlı dönemini yüceltir, bunu hakikatin mücessem hali olarak
kabul eder, Osmanlının dış komplolar sebebiyle yıkıldığını/ dağıldığını, Sultan
İkinci Abdulhamit’in Filistin topraklarının bir karışını bile vermeyen kutlu
bir padişah olduğunu ilan ederken, bu padişahın Filistin toprağından tek bir
santimetre kare vermediği Siyonistlerle aynı karede yer almaktan, onlarla resmi
ilişkiler kurmaktan, onlara bağımlı hükümetler görüntüsü vermekten, onlarla
askeri ve ticari ilişkileri alabildiğine geliştirmekten utanmazlar.
Türkler/ Türk İslamcılar,
Siyonist yapı ile olan ilişkileri böylesine ortadayken İslam İnkılâbı’nı Siyonistlerle
olan çatışmasında samimi olmamakla suçlamaktan utanmazlar.
Türkler/ Türk İslamcılar,
ülkeleri NATO’nun bir emir eri olarak dünyanın her yerinde her türlü zulme
iştirak ederken, herhangi bir askeri pakta üye olmayan, hiçbir ülkede Batılı
müstekbirlerle askeri harekât yürütmeyen İran İslam Cumhuriyeti’ni Amerikan
emperyalizmi ile gizli işbirliği yapmakla itham etmekten utanmazlar.
Türkler/ Türk İslamcılar, Mavi
Marmara ile Filistin yolunda verdikleri 9 şehidin üzerini örtmeye kalkan
hükümetleri ile hesaplaşmak yerine, bugüne kadar binlerce şehit veren
Hizbullah’ın fedakârlığını karalamaktan utanmazlar.
Türkler/ Türk İslamcılar Filistin
davasını ancak siyasi bir vaka olarak görürlerken, Filistin’i özgürleştirme
çabasını namaz kılmak ile eş tutan, bunu itikadi bir mesele olarak kabul eden
İslam İnkılâbı ve Direniş’i sahte Filistin fedaisi olarak itham etmekten
utanmazlar.
Türkler/ Türk İslamcılar,
ülkelerinde asli unsur olan Kürt Müslümanların temel haklarını tanımaktan
imtina ederken, Türklerin minik azınlıklar olduğu ülkelerde Türklere bırakın
azınlık haklarını, çoğunlukla aynı hakların verilmesini istemekten utanmazlar.
Türkler/ Türk İslamcılar,
ülkeleri Batı emperyalizmine, Batılı değerler sistemine en ince ayrıntısına
kadar eklemlenmiş, dine ait her şey bir görüntüden ibaret hale gelmişken, İslam
ahkâmının cari olduğu İran’ın İslamiliğine laf atmaktan, kendi hallerini İran’ın
konumundan daha üstün görmekten utanmazlar.
Türkler/ Türk İslamcılar İslami
ritüellerle sosladıkları kavmiyetçilik duygularını kabartıp Orta Doğu’nun
Müslüman halklarını, Batılı müttefiklerinin de yardımıyla, sindirmeye
çalışırken, İran’ı yayılmacılık ile itham etmekten utanmazlar.
Bu liste uzar gider.
Türklerin/ Türk İslamcıların bu
yöndeki tavırlarının temelinde İslam İnkılâbı’na yönelik kıskançlıkları
yatıyor. Türkler/ Türk İslamcılar Allah ile bir pazarlıkları varmış gibi
“Bayrak düştüğü yerden kalkar” şeklinde formüle ettikleri bir teranenin
meftunudurlar. Onlar Allah’ın Müslümanlarla ilişkisinin ancak ve ancak kendi
üzerlerinden yürüyebileceği zannındaki gafillerdir.
Elbette onların hepsi böyle
değildir. Onların içinde de Allah’ın İslam’ın sancaktarlığını bir kavimden/
topluluktan alıp hak eden bir başka kavme/ topluluğa verebileceğini kavramış
sadıklar vardır. Bu sadıkların bazısı kavimlerinin baskısından bizar bir
şekilde, tıpkı Ashab-ı Kehf gibi inzivaya çekilmişken, bazısı da İbrahim gibi
ateşe atılmayı göze alarak öne çıkmıştır. Selam olsun bu sadıklara.
Sadıkların efendisi Hizbullah
Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah Kudüs Günü merasiminde toplanan on
binlere yönelik konuşmasında, “Bizler Ali bin Ebi Talib’in tüm dünyadaki Şiileri
olarak Filistin’den asla vazgeçmeyeceğiz.”, dedi. Seyyid’i takdir ve tebrik
ederken, biz de buradan ilan ediyoruz ki, “Bizler Ali bin Ebi Talib’in tüm
dünyadaki Sünnileri olarak Filistin’den asla vazgeçmeyeceğiz.”
1 yorum:
Harika bir tanım ve dahi tasvir “Bizler Ali bin Ebi Talib’in tüm dünyadaki Sünnileri olarak Filistin’den asla vazgeçmeyeceğiz."
Yorum Gönder